Onu nasıl tarif edebileceğini bilmiyordu. Vahşi bir hayvan kadar ürkekti ve onu istediği yere kaçırabilecek olan kanatları varken bile savunmasız duruyordu. Zarifti. Bir denek gibi değildi, Tanrı'nın özenle yarattığı bir meleğe benziyordu. Beyaz kanatlarına zıt olarak siyah giyinmişti, kamuflaj için mi kullanıyordu? Hiçbir şeyi tam olarak anlayabilecek kadar bakamamıştı ona.
Üzerinden bir hafta geçmesine rağmen her bir detayını hatırlıyordu. İnsanların sesini duyduğunda nasıl korku dolu baktığını, kanatlarını açıp korkusuzca uçurumdan atladığını ve hızla kayalıkların ardında kaybolduğunu. Kaçmakta haklıydı. O kanatları gizleyemezdi, açıklayamazdı da. Hayat ona gizlenmek ve kaçmaktan başka bir çare bırakmamıştı. Onun için üzüldü.
İnsanlardan, onu denek olarak kullanmalarından beri hiç bu kadar nefret etmemişti. Eğer onlar gelmeseydi Xiao Zhan'la konuşabilirdi. Teşekkür edebilirdi. Arkadaş olmalarını önerebilirdi. Onu koruyabilirdi. Onu gizleyebilirdi. Fırsatlar her zamanki gibi yine parmakları arasından kayıp gidiyordu. Gittikçe daha fazla uğursuz olduğuna inanmaya başlamıştı.
Dudakları arasında kavradığı sıcak hamuru yuttu. Uzun zamandır bir şey yememişti. Bu yemek onu birkaç gün daha tutardı. Lezzetliydi. Planladığı her şeyi yapmıştı, kıyıdan döndüğünde tatlıcıya uğramıştı ve morali bozuk olsa bile yemişti. Ertesi gün birkaç kitap almıştı ve banklara oturup okumaya çalışmıştı. Düşünceleri başka yerlere kayıp durduğu için pek hızlı okuyamıyordu gerçi.
Geceleri gördüğü o tablo gibi yüz gözleri önüne geliyordu. Ona nasıl kıyabilmişlerdi? Yibo ona bir çizik bile atamazdı. Xiao Zhan'a işkence ettikleri düşüncesi aklından geçtiğinde bütün iştahı kaçmıştı. Yemeğin kalanını yakınlardaki bir kediye verdi, ardından kutusunu çöpe attı. İnsanlar yine vızır vızırdı. Her yerdelerdi ve bu arayışını zorlaştırıyordu. Bir an biraz içmeyi düşündü. Uzun zamandır sempatik barmen Liu Shen'ı görmemişti. Onunla kafa dağıtabilirdi. Evet, en iyisi buydu.
Banktan uzaklaşıp caddede yürümeye başladı. İnsanlara çarpmamak için çaba sarf ediyordu. Birbirleriyle gülüşen, tartışan sesleri duydu. Dükkanların kapılarının tıkırtısı, poşetlerin hışırtısı. Bir kadının kahkahası, bir adamın bağırışı. Bir kuşun sesi, dalgaların kuma vuruşu. Burnuna aniden dolan bir sümbül kokusu.
İşte o an durdu. O kokuya dikkat kesilip etrafına bakındı, ona doğru ilerledi. Bir umutla parlayan aceleci bakışları bütün insanları taradı. İleride sokağın en kenarından yürüyen bir beden vardı. Uzun boyluydu, sırtında dalgalanan bir pelerin vardı. Güzel sümbülün kokusu oradan geliyordu.
Demek kanatlarını böyle gizliyordu! Onları katlıyor, boynuna bir pelerin geçiriyordu ve geniş, siyah kumaş kıyafetleriyle uyum yakalayıp kanatlarını örtüyordu. Zekiceydi. Kalabalığın içinde ona doğru ilerledi, genç adam hala farkında olmadan hızlı adımlarla yürüyordu. Çok yaklaşmıştı. Kalbi hızla çarpıyordu, bu sefer onu kaçıramazdı. Kaçırmayacaktı. Dişlerini sıkarak ona doğru ilerlerken, aniden önündeki beden yüzünü yana çevirdi.
O an onu gördü. Gözleri irileşti, göz ucuyla da olsa tanımıştı onu. Aniden koşmaya başladı, ve ardındaki beden de koşuyordu. Kanatlarını uzun süre kullandığı için bacakları fazla güçlü değildi. Onları yine de sonuna kadar zorladı. Kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Yıllardır kaçıyordu, nasıl yakalanabilirdi? Demek onu bulabilmek için kırk birinci deneği bile dünyaya salmışlardı. Ne kadar alçaklardı! Kim bilir onu neyle tehdit etmişlerdi. Yine de kaçmalıydı. İnsanların olduğu bir yerde uçamazdı ki!
Wang Yibo onu bir daha asla bırakmayacakmış gibi koştu peşinden. Birlikte tezgahların yanından geçtiler, şehrin tenha mahallelerine girdiler. Xiao Zhan'ın uçabilmek için yine okyanusun kıyısına ilerlediğini anlamıştı. Yine de onu yakalayacaktı. Bundan emindi ama insanların arasında olursa dikkat çekerdi. Konu koşmaya gelince, deneyler sağ olsundu! Ona üstün bir kuvvet vermişlerdi.
Falezleri de geçtiler ve hiçbir insanın olmadığından emin olduğu an, Wang Yibo çocuğun kolunu yakaladı ve kendine çevirdi. Birlikte yere düştüler. Xiao Zhan'ın ellerini kumların üzerine sabitledi ve gözlerinin içine baktı, güzel yüzü nefessizlik yüzünden kızarmıştı. Gözleri cam gibi parlıyordu.
" Bırak gideyim." Kadifeden sesi ona yalvarmıştı. Yibo kalbinde bir şeylerin burkulduğunu hissetti. Onu yine de bırakmadı. " Beni onlara verme. Lütfen, daha fazla olmaz!"
" Ne vermesi? Ben de kaçtım!" dediğinde altındaki beden şaşkınlıkla durdu. Wang Yibo kendini çok kötü hissediyordu. Bir daha oraya gitmemesi için ona yalvarması... Ne kadar acı çekmişti orada? Bu kanatları takana kadar ona neler yapmışlardı? " Ben de kaçağım."
" Ya- yalan söylüyorsun!" Altındaki beden yine çırpınmaya başladığında onu daha sıkı yere bastırdı. Şimdi gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Akan her bir gözyaşı Wang Yibo'nun kalbini yaktı, onu paramparça etti, ruhunu söküp aldı. Bir elini onun bileğinden çekip yanağındaki yaşları sildi. Teni yumuşaktı, narindi. Tapılası bir güzelliği vardı. Ama bunu görmesine engel olan derin bir acısı da vardı.
" Hayır! Söylemiyorum. Sana teşekkür etmek için peşinden koşup durdum. Senin kaçtığın haberini aldıklarında onları duymuştum." Xiao Zhan şimdi onu dinliyordu. Kalbi hala hızla çarpıyordu. Nefesleri düzensizdi, yavaşça yanağından çekilen eli bu sefer daha nazik olarak bileğine yerleşti. Dokunuşu yakıyordu.
"...o an, bir umut olduğunu anladım. Ben de kaçabilirim diye düşündüm. Kaçtım da! Senden iki hafta sonra. Senin sayende oldu! Bana umut veren, ışık tutan sendin. Ama şimdi kendi yalnız karanlığında acı çeken de sensin."
Xiao Zhan başını iki yana sallarken alnı kırışmıştı. " Ne... Ne yapabilirdim? Kanatlarımı görmedin mi? Bu pelerinle bile birkaç saat şehirde kalabiliyorum."
" Seni saklarım!" Wang Yibo bunu haykırdığında bütün ruhu bedeninden çekilir gibi oldu. Dermanı kesildi ve kalbi hislerini dökebildiği için bir rahatlamayla ona acı vermeyi bıraktı.
Altında duran genç adamın nefesi kesildi. " Ne?"
" Seni evime götürürüm. Saklarım. Benimle gel Xiao Zhan. Dünya üzerinde aynı kaderi paylaşan bir tek senle ben varız."
🕊️💫🕊️
Sonunda konuşurdum bebekleri
Ehehehehehehe
Artık başlayabiliriz
Ya kendi kendime konuşuyor gibi hissediyorum buralar çok sessiz... Neyse iyiyiz dewamke
[dandik fotoşop yeteneklerimle xiao zhan'a kanat eklemeye çalışırken gülmeden edemiyorum sşzfqbwlsbaşqbwşdmwüvqşsdk]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Kanatlar [Yizhan]
Fanfiction" Bütün dünyaya karşı sadece onlar vardı, biri kanatlı, diğeri ucube iki adam." Deneyler yaptılar. Denekleri öldürdüler. Kendi amaçları için başkalarının hayatlarına el koydular. Üstün bir yaratık, bir ucube yaratma projelerinden sadece ikisi başarı...