Her şey çok bulanıktı. Sevdiğinin kendisini onun için feda etmesi, Xiao Zhan'ın onların peşine düşmesi, onu kurtarması, onunla evlenmesi, sonra onu yine kaybedecek duruma gelmesi. Zehirli kelimeler vardı, onları üzen ve dehşete uğratan kelimeler, denizin acımasız esintisi, gemiyle yarışan dalgalar yere düşmüş cesetler, sahipsiz bıçaklar ve silahlar. Ve kan vardı, ruh eşinin bedeninden yayılan kan. Kısık gözleri, aralıklı dudakları, titreyen parmakları.
" Yibo! Yibo, dayan!" Xiao Zhan hemen ona doğru eğildi, panikten ölmek üzereydi ama soğukkanlı olmak zorundaydı, bunun farkındaydı. Ellerini genç adamın yanaklarına yerleştirip alnına kısa bir öpücük kondurdu, bu onun ben buradayım deme şekliydi.
" Mermiyi karnımdan çıkar. Çıkartırsan iyileşirim." Wang Yibo sayıklarcasına onun elini tuttu. Acı vardı, yoğundu ve karnında duran mermi yaranın kapanmasına engel oluyordu. En azından onlara ateş etmek isteyen adamı öldürmüştü. Şimdi karşılarında hiçbir şey yoktu. Shao Guiren kan kaybından bayılmıştı, koskoca teknede yalnızca onlar ve cesetler duruyordu.
Xiao Zhan kaptan bölmesine koştu ve bir ilk yardım çantası kaptı. Wang Yibo'nun kazağını yırtarak üzerinden attı çünkü genç adam kollarını kaldırabilecekmiş gibi durmuyordu. Çantadan çıkardığı malzemelerle yarayı temizlerken dudaklarından en ufak bir inilti bile kaçmadı. Ama sıra cımbızla merminin çekirdeğini çıkarmaya geldiğinde işler değişti. Wang Yibo daha önce bir kurşun yarası almamıştı, bedeni buna alışkın değildi. Daha önce deneylerde yapay yollarla bazı bölgelerine saçmalar yerleştirip vücudunun tepkisini ölçtükleri olmuştu ama böylesini hiç yaşamamıştı. İnlemesini tutamadı.
Xiao Zhan aniden titredi ve bunu yapmaktan büyük bir tereddüt duydu. Fakat yapmazsa ne olacaktı? Bu işi kendileri halletmek zorundalardı. Midesine kramplar girerek kurşunun açtığı delik boyunca cımbızı ilerletirken bütün vücudu uyarılmış bir şekilde duruyordu. Cımbızla ilerledi ve sonunda çekirdeği bulabildiğinde onu kavrayıp çekebilmek için derin bir nefes alması gerekti. Aynı nefesi eşinin de aldığından emin oldu.
" Şimdi sık dişini, çıkartacağım."
Genç adam çekirdeğin bedeninden ayrılırken verdiği acı hissiyle iniltilerini tutamadı, hatta haykırdı, bütün bedeni gerildi. Karnında bütün aklını paramparça eden, yeri kamçılayan bir yıldırım gibi şaklayan bir acı vardı. Kasıldığı için terlemişti, nefes alıp verişleri hızlıydı. Xiao Zhan onun bu haline bakmamaya çalışarak, son bir gayretle mermi çekirdeğini çıkardı ve hırsla kavrayıp denize fırlattı.
Wang Yibo titrerken çıplak teninden ter boşandı. Xiao Zhan kan akan yarayı temizlerken yüzünde başardığına dair bir tebessüm vardı. İlk yardım çantasından bulduğu bandajı onun belinden geçirip yarasını sardı. Bir yandan da göz ucuyla onun yüzüne bakıyordu. Yapmıştı işte, onu kaybetmemişti, buradaydı! Rahatlamanın verdiği neşe hissiyle uzanıp elini tuttu.
" Yaranı sardım, şimdi yaran iyileşene kadar dinlen. Sonra buradan çıkarız, tamam mı?" Genç adamın kendini dış dünyadan soyutladığını gördüğünde Xiao Zhan gözlerini kısarak ona yaklaştı ve usulca yanaklarını okşadı, alnına yapışan saç tutamlarını çekti.
" Ah, canım... çok yoruldun ve biliyorum, çok acı çekiyorsun. Sadece biraz daha dayan. Bak, birlikteyiz."Wang Yibo güçlükle açık tuttuğu bilincini her an bırakabilirdi. Bedeni rahatlamıştı ve gözleri kapanmak için direniyordu. Kanatlı adamı ensesinden tutup kendine çekerken kullandığı güçle dudaklarından bir tıslama fırladı. Xiao Zhan onun isteğine uydu, sert ve rahatsız edici, kanla kaplı zemine onunla birlikte yattı.
" Birkaç saate geçmiş olur." diyerek genç adamı rahatlattı ve onun kollarını kendisine doladığını hissettiğinde bilincini bırakmaya hazırlandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Kanatlar [Yizhan]
Fanfiction" Bütün dünyaya karşı sadece onlar vardı, biri kanatlı, diğeri ucube iki adam." Deneyler yaptılar. Denekleri öldürdüler. Kendi amaçları için başkalarının hayatlarına el koydular. Üstün bir yaratık, bir ucube yaratma projelerinden sadece ikisi başarı...