Bölüm 26 - Düşmüş Tanrı Kai

70 7 0
                                    

Kılıç göğsümden ortaya girdi.

Ejderha Fafnir yükselirken gözlerim kapandı.

"Neredeyim ben?"

Taşın üstünde oturan yaşlı adam bana seslendi.

"Buraya gel."

"Benkei?"

Benkei'nin yanına oturdum.

"Hiç kendi kullandığım avatardan korkacağımı düşünmezdim."

"Avatar?"

"Tanrıların kullandığı insan vücutları."

"Ben, bir tanrının kullandığı bir vücut muyum?"

"Hayır. Sadece sana yardım ediyorum evlat. Seni kullanmıyorum."

"Evet, bana ettiğin yardımları hatırlıyorum."

"Ama şimdi, sıkıntı büyük."

Eliyle gökyüzünü gösterdi.

"Şu 9 kılıcı görüyor musun? Onlar düşmüş tanrıların kılıçları."

"Ne?"

"Düşmüş 9 tanrıdan bilinmeyen tanrı İblis'in kılıcı sende."

"..Ne?"

"İçindeki iblis tarafın çıldıracak."

"Peki ben ne yapabilirim.."

"Hiçbir şey evlat.. artık sadece sen, ben ve iblis var. Kontrol edemeyeceğimiz tek şey o iblis."

Adamın yanındaki sakeden bardağıma doldurdum ve içtim.

"Lanet olsun, tadını özlemişim. Hey Benkei?"

"Efendim evlat?"

"Sen her zaman benim yanımda kalacaksın değil mi? Kaori gibi... gitmeyeceksin."

Kafamı eğdim ve titremeye başladım.

Kendimi bırakacakken sırtımdan bir acı yükseldi.

"Ah!"

Benkei kıkırdamaya başladı.

"Ben, ölümlü bile değilim evlat... hem seni böyle bırakmak bir savaş tanrısına yakışır mı?"

"Yakışmaz... değil mi?"

"Aynen öyle!"

Birlikte gülmeye başladık.

Kalbim teklediğinde sol tarafıma baktım.

Benkei ciddileşti.

"Hadi bakalım, önceki gibi kontrol edebilecek misin?"

"Bilmiyorum..."

Görüşüm aydınlanmaya başlarken Benkei ile birbirimize baktık.

"İyi şanslar evlat."

"Teşekkürler."

Görüş alanım beyazdan sonra yine beyaza açıldı.

Karların içindeydim.

Fakat kar artık beyaz değil, kırmızıydı.

Kalbim solda olması gerekirken sağ tarafımda atan başka bir şey hissettim.

Ellerime baktığımda kanı gördüm.

Göğsümden dik bir şekilde yukarı yükselen şey ise, kılıcımdı.

Bir anda acı hislerimi yeniden kazandım.

Çığlık atmaya başladım.

Kılıca korkudan vuruyordum fakat hareket bile etmiyordu.

Sağ gözümde kırmızılaşmaya başladı.

"Ah lanet olsun.."

Elimi bilinçsizce havaya kaldırdım ve havayı kavradım.

Hava bükülerek siyah bir kılıç oluşturdu.

İki gözümde etrafı siyah gördüğünde, gözlerimi kapadım ve kendimi karın içine bıraktım.

????? sonra

Gözlerimi açtım.

Neredeydim ben?

Sırtım pullu bir şeye yaslanıyordu.

Elim ile kafamın arkasını yokladım.

Bu şey, Fafnir miydi?

Kafamı eğdim ve dizlerim üstünde emekledim.

Dağın duvarına yaslanıp gökyüzüne baktım.

Kar yağıyordu..

İlk defa görüyordum.

Hana bahsetmişti.

Kafamı yere eğdiğimde Fafnir'i gördüm.

Ölmüştü.

Ejderhanın vücudunda büyük kesikler vardı.

Kendi kılıcım ise hala saplı olduğu yerde duruyordu.

Elime baktığımda ise yara bere içinde olduğumu fark ettim.

İblis bile onu o kadar kolay yenemiyor yani..

Elimi kara bastırarak ayağa kalktım.

Kaori'nin mezarının yanına topladığım buzdan çiçekleri koydum.

"Kaori, güzel uyu tamam mı?"

Alcade en azından onun yanında...

Fafnir'in derisini kesip kendime bir palto yaptım.

Rahat hissettiriyor..

Vücudumun içinde ateş manasını dolaştırıp kendimi ısıttım.

Sonra ise dağın tepesine, Fafnir'in evine çıktım.

Fafnir'in evi düzensiz hazineler ile doluydu.

Etrafta dolaşırken beyaz bir kabza dikkatimi çekti.

Oraya doğru yöneldim ve kabzayı tuttum.

Bir anda altımda büyü çemberi oluştu.

"İblisin oğlu, düşmüş tanrı. Seni korumaya yemin ediyorum. Eski düşmüş tanrının yerine seni koruyarak günahlarımdan kurtulacağım."

"Ne?"

Büyü çemberi beyaz renkte parladı ve dağın üstünde, herkesin görebileceği büyük bir ışık parladı.

Kılıç bir anda belimde siyah bir kın ile belirdi. Kabzanın başında Fafnir'in kafası vardı.

Kınından çıkarıp Fafnir'in yanına indim.

Bu kılıç, Fafnir'in kemikleriyle yapılmış olmalı.

Hem, eski düşmüş tanrı dedi. O kim?

"Kılıç, eski düşmüş tanrı kim?"

"İlk olarak, ismim kılıç değil, Krulie."

"Krulie demek.."

"Eski düşmüş tanrı sizin dilinizde Gizemli Aşama seviyesinde olan kimse."

"O adam mı?"

"Evet."

"Ona ne oldu?"

"Fafnir'le savaşırken öldü."

"Nasıl?!"

"Sizin onu yenmeniz ondan güçlü olduğunuz anlamına geliyor efendim."

Elimi sıktım, o kadar güçlenmiş miydim?

"Şimdi size, şeytan kral ile savaşmanız için toplamanız gereken görevleri söyleyeceğim."

"Şeytan kral? Ah, o adam."

Krulie'nin konuşmasını dinlerken esnedim ve yürümeye başladım.

Biri gitti, sırada Zara var.

That Time I Reincarnated as a Human - TürkçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin