Bölüm 27 - Kaleye Gidiş

62 4 0
                                    

"İlk göreviniz bir takip görevi olacaktır. Bu görevlerin sonunda Şeytan Kral tarafından yönergeler alacaksınız."

"Yönerge?"

"Şeytan Kalesine girebilmeniz için."

"Şeytan kalesi demek..."

"Evet, ilk göreviniz Kimetreno'dan Varvalian'a giden bir soyluyu koruyan ekibi öldürmek olacaktır."

"Soyluyu?"

"Hayır, onu öldürmeyeceğiz."

"Eh, o zaman neden böyle bir görev aldım?"

"Çünkü öyle istiyorum, hmpf!"

Lan lan la- bir dakika... alıştım artık buna.

"Peki..."

Binanın çatısına zıpladım ve Kimetreno sınırında hareket eden at arabasının yanına doğru zıpladım.

O kadar yükseğe zıplayabilsem bile kat edebileceğim mesafe kısıtlıydı.

Yarım saat sonra ağacın tekine doğru zıpladım ve dalına kondum.

Mana gizliliğini kullanarak nabzımı azalttım ve Mana Kalbi yeteneğini aktifleştirdim.

Fiziksel güçlerim iki katına çıkarken görüş alanım büyüdü. Artık etraf daha güzel gözüküyordu.

Elimi Krulie'ye uzattım.

"Beni boş yere kullanma. Kendi siyah kılıcını kullan."

"Ne..."

Elimi sırtımdaki siyah katanaya attım.

Çekip baktığımda her zamanki gibi havalı olduğunu gördüm.

"Mükemmel bir kılıç..."

Krulie bir anda patladı.

"B-Beni neden çekmiyorsun!"

"S-Sen söyledin?!"

"D-Doğru..."

İşin sonunda siyah katanayı kınına takıp Krulie'yi kınından çıkardım.

Krulie bir katana olsa da kabzası daha garipti, yani katana diyemezdik.

Bir anda at arabasının içinden garip bir mana sezdim.

Kötücül bir mana?

Ölüm tehlikesi geçiren birisi mi var içeride?

Mana sezgimi kullanarak arabanın içini kontrol ettim.

Soylu nefes nefese yatıyordu.

Korumalar ise garip bir şekilde sakindi.

Bu bir, suikast mi?

Krulie'den yayılan siyah manayı saldım.

Araba ile beraber her yer karanlık sise büründü.

"Noluyor!?"

"Ölüyorsunuz, ne olacak."

"N-"

Kılıcı adamın boğazına sapladım.

Biri gitti, sıra diğerinde.

Bir anda kafama doğru bir kılıç savurldu.

Ooh.

Kafamı sağa çevirdim ve dik gelen kılıçtan kurtuldum.

Birisinin mana sezgisi varmış..

Kılıcı ters tutup arabanın tepesinden sapladım.

Adamın kafatasını ortadan ikiye yardıktan sonra Soyluyu alıp ata bindirdim.

Ön tarafa da kendim bindim ve "Deh!" diyerek ata kırbacı ile vurdum.

At kişneyerek koşmaya başladı.

"Sıradaki görevim ne?"

"Bekle bakalım, bu görev daha bitti mi sanıyorsun?"

"Ne?"

"Şuan sırtına yüzü yaslı olan kişi Varvalian'ın prenseslerinden birisi."

Ne?

"Ne?"

"Ne ne?"

"NEEEEEEEEEEEE?"

Şuan sırtımda bir prenses mi taşıyorum ben?

Tanıdığım 2 prenses var, Sara ve Yuna.

Şu sapık kadın daha varisti, yani prenses olmamıştı.

Bu tanıştığım 3.prenses..

Fakat, artık kimse ile yakın ilişkiler kurmayacağım.

Sonları, Kaori gibi olacak...

Hana ve diğerleri ile konuşmadım, fakat ölüm haberini onlara yolladım.

Gerçekten, hayatım ne kadar heyecanlı geçerse bir o kadar üzücü geçiyor.

Zara, beni bekle.

4 Saat Sonra

Eh, hiçbir şey olmuyor.

Atın kafasına sarıldım ve uyumaya başladım.

"Sahip!"

Hay! Tam da uyuyacakken oluyor şunlar anasını!

Kılıcı kınından çıkardım ve karşıma doğru koşan 200 kişilik orduyu gördüm.

Atın kafasını eğdim ve kılıcı savurdum.

Tepki hızı yeterli olmayan ve olmayanlar ortaya çıktı.

Karşımda 100 civarı kimse kaldı.

Gencecik kimseleri savaşa göndermeleri, ne kadar üzücü.

Savaş kısa ve kolaydı.

Beni zorlayan tek kişi 3.Aşama birisiydi.

4.hamlede kellesini kopardım.

Güçlendikçe, sıkılmaya başlıyordum.

Düşünüyorum da, ben Benkei miydim? Yoksa başkası mı?

"Sen bensin, ben senim evlat."

"Yani?"

"İkimizde farklı kimseleriz ama tek bir kişilik oluşturuyoruz."

"Yani bir kişiliğin iki farklı parçasıyız.."

"Aynen!"

Benkei'nin sakeyi yudumlama sesleri beynimde yankılandı.

Benkei zihnimden çıkınca Krulie konuşmaya başladı.

"İlk göreviniz tamamlandı, Zara kısa süre sonra takipçilerinden birisi ile size yönergelerini getirecektir."

Beni elinde oynatıyor, fakat gücümü biliyor mu?

Atı kırbaçladım ve hızlanmasını sağladım.

Küçük bıçaklardan birisini ayaklarına attım ve içine rüzgar manası yönelttim.

Duyduğuma göre o geceye şöyle denmiş:

İblisin görüldüğü ve duyulduğu ilk gece.

Beni bekleyin, artık her şeyin sonuna az kaldı.

That Time I Reincarnated as a Human - TürkçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin