9. GÜVENİN KIYILARI

144K 13K 42.4K
                                    

(Neler olduğunu hatırlamıyoruz diyecekseniz, ya gidip önceki bölümü okuyun ya da kitabı bırakın, bu tür yorumlar beni sadece yazmaktan uzaklaştırıyor ve ben yazmaya kesin olarak dönmüşken, bu olsun istemiyorum :(:(:( Çünkü döndüm. Kısa ama sevgi dolu fırçanın sonuna geldiniz. Sizi seviyorum, keyifle okuyun.)

9. GÜVENİN KIYILARI

Baba Zula, Bir Sana Bir de Bana

Coldplay, Yellow

Coldplay, Clocks

O gecedenin devamı...

"İlla kaburgalarında birini öldüreceksen, bu o adam olmamalı," diye fısıldadı.

Elimdeki stetoskop ile gizlice babamın çalışma masasına girdiğim o geceyi hatırladım. Babam, kolu yere sarkmış, geniş çalışma koltuğuna yayılmış, derin bir uyku hâlindeyken, korka korka ona yaklaşıp, stetoskopun ucundaki aparatı kalbine bastırdığım, korka korka uyanmaması için dua ederek kalbinin atış seslerini dinlediğim o geceyi...

O geceye kadar babamın göğsünde bir kalp taşıdığına inanmıyordum.

O gece kalbinin atış sesleri zihnime doluşup, ruhuma yakmaya çalıştığı çocukluğumdan tutuşturmayı başardığı parçalar kül gibi yağarken, gözlerimden akan yaşlarla onun uyuyan güzel yüzünü izlemiştim.

Babamın bir kalbi vardı.

Babamın içinde beni taşısın ya da taşımasın, çarpan bir kalbi vardı.

Elimi kaldırıp avucumu Evren'in göğsüne bastırdım. Evren'in yeşil gözleri gözlerime benim göz çukurlarımdaymış, bana aitmiş gibi yakındı. Gözlerinde mahzenin karanlık duvarlarını kaplamış yosunlar, kalbinde bir deprem vardı.

Kalbinde avucumu yakan bir yangın vardı.

"Söylesene," dediğimde kaşları çatıldı. "Ben mahzenin gözlerine bakarak mahzenin kalbine dokunursam, mahzen o gece kırdığım eline rağmen beni yakalayıp, ona ait yapmaz mı? "

Bakışları, uzun zamandır görmediğim denize çıkacağını bildiğim o sokakta yere düşen her bir sabırsız adımım gibiydi.

Sorumu taşıyan tüm harfler boyunlarını büktüğünde, gözlerini bile kırpmadan beni izliyordu. İçimde kırgınlıklarımı biriktirerek var ettiğim bir okyanus taşıyordum, ona o okyanusu hiç göstermemiştim ama sanki ucunda durduğu uçurumdan aşağı sarkıttığı bakışları okyanusumdaydı ve ben ona hiç göstermesem bile o, içimdeki okyanusun farkındaydı.

Kalbinin üzerinde duran avucumu yakan yangının ateşleri kolumdan kalbime doğru tırmanmaya başladığında, Evren'in yeşil gözlerinde bir orman vardı ve o orman, kalbinde büyüyen alevlerle cayır cayır yanıyordu. Avucunu elimin üzerine bastırınca, ona dokunmak bir mezar oldu ve toprak usul usul üzerimi örtmeye başladı.

Sorduğum sorunun cevabı onda değilmiş gibi sadece yüzüme bakarken, gözlerindeki yangın tüm düşüncelerime uzanıp onlara kül edebilecek kadar kuvvetlenmişti. Parmakları parmaklarımı olduğu yerde sabit tutmak istiyor gibi tüm gücüyle elimin üzerinde duruyordu; bir an bana dokunurken parmak uçlarının sızladığını hissettim. Birinin hissettiği bir şeyi nasıl olurdu da içime davet edebilirdim? Belki de böyle hissetmiyordu. Düşüncelerimi ondan uzak tutmaya çalışıyordum ama o zihnimi allak bullak etmek için kabaran bir dalga gibiydi ve sonunda kıyıma çarptığında beni alabora edecekti, bunu biliyordum.

GÜL KUYUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin