1. GÜLPUŞ

217K 15.7K 33.9K
                                    

Taken by Trees - Sweet Child O Mine

GÜL KUYUSU

1. GÜLPUŞ

*Gülpuş: Gül örtülü, pembe yüzlü.

Kozmosa gül dikmek imkânsız mıdır?

Eğer ben kozmos olsaydım, uzaydaki gökkuşağı bulutları olan nebulalar gül fidelerini dikeceğim toprak olurdu.

Sol ayağımı bisikletin pedalına sertçe bastırırken gülmemek için de dudaklarımı birbirine bastırdım. Bulutlar ve toprağı birbirine benzeten tek kişi ben miydim yani?

Toprak, yeryüzü cesetlerinin üzerini örterdi.

Bulut, gökyüzünün mezarlığıydı.

O halde ikisine de çiçek ekebilirdik. Yani sanırım.

Güneşin uzun çubukları gözümü deşiyordu. Arnavut kaldırım taşlarına sahip sokakta bisiklet sürmeyi seviyordum. Bu yolu sık sık kullanırdım. Bisikletin tekerleği küçük taş yarıkların arasına girdikçe, önündeki sepet sallanıyordu. Beyaz sepetin içinde kapı komşumuz Yusuf Amca için aldığım gazete ve sabah çiçek satan çingene ablayı kıramayıp aldığım bir gül demeti vardı.

Kâküllerimin örttüğü alnım terden sırılsıklam olmuş, kâküllerim alnıma sıkı sıkıya yapışmıştı resmen. Güneş gözümü aldıkça kaşlarım daha da çatılıyordu.

İzmir sıcaktı.

Dizimin üstüne kadar çektiğim beyaz çoraplarımın altına giydiğim pudra pembesi babetlerim ayağıma biraz büyük geldiği için arkasına pamuk sıkıştırmıştım ama bu ben ve babetlerim arasında bir sırdı. Bisiklet sürerken ayağımdan çıkan ayakkabılar yüzünden kaç kez mahallenin çocuklarına rezil olmuştum, saymayı bırakalı uzun zaman olmuştu doğrusu.

İki tarafı da ağaçlar ve evler tarafından sıkıştırılmış yola girdiğimde güneş artık gözümü hedef alamadığından rahat bir nefes aldım. İki küçük komşu çocuğu kaldırıma oturmuş çizdikleri karenin içinde üç taş oyunu oynuyorlardı.

Evin önüne geldiğimde bir ayağımı pedaldan çektim ve kaldırıma dayayıp kafamı kaldırdım. Evimiz iki katlıydı, büyük sayılacak bir bahçeye sahipti. Babamın arabası evin önünde duruyordu. Bisikleti yan yatırıp üstünden indim ve kaldırıp elimle bahçeye doğru sürdüm. Bahçe kapısını açarken hemen çaprazımdaki bahçede Yusuf Amca'nın çiçeklerini suladığını görünce, "Günaydın," diye seslendim Yusuf Amca'ya.

Hâlâ gür olan saçlarının içinde tek bir tane bile farklı renkte saç teli bulamazdınız. Tamamen kar beyazdı saçları. Kafasını kaldırıp bana baktı. "Günaydın Gül Kız," dedi Yusuf Amca gülümseyerek.

Bisikleti iki bahçeyi birbirinden ayıran parmaklıkların önüne doğru sürdüm ve sepetin içindeki gazeteyi alıp parmaklıkların arasından Yusuf Amca'ya uzattım. "Kaçırma haberleri," dedim kısık bir sesle. Yusuf Amca elindeki hortumu yere atıp demir parmaklıkların önüne yürüdü. Elimdeki gazeteyi alırken, "Ne gerek vardı?" diye sordu mahcup olmuş bir sesle. "Her sabah gazetemi sen alıyorsun. Hiç mi bıkmıyorsun sen?"

Tek kaşımı kaldırdım. "Neden bıkacakmışım?"

Yusuf Amca içten bir tebessümle sorumu yanıtsız bırakmayı tercih etti. "Eteğin de pek güzelmiş," dedi başını iki yana sallayarak. "Hamiyet Teyze'n alırken sana çok yakışacağından emindi zaten."

Beyaz bebe yaka gömleğimin altına giydiğim babetlerimle aynı renkte olan eteğimin üstünde koyu pembe gül desenleri vardı. Yusuf Amca'nın eşi Hamiyet Teyze bu eteği bana geçtiğimiz doğum günümde hediye etmişti. Yanaklarım ısınırken, "Tekrar çok teşekkür ederim," dedim gözlerimi kaçırarak. "Çok seviyorum bu eteği."

GÜL KUYUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin