7 | Karanlık

299 50 115
                                    

Bölüm müziği: Lana Del Rey ~ Gods&Monsters
Medya: Keith


16 GÜN SONRA

Kış, yaklaştığını sert esen karlı rüzgarları ve kırağısıyla belli ediyordu. Rüzgar uzun süren bir uğultuyla çıplak kalmış yapraksız ağaçları sarstı. Uzaktan gelen araba farlarının ışığı yolu aydınlattı ve araç kaldırım kenarında durdu. Aeron, arabasından inip montunun kapüşonunu başına geçirerek girişe yaklaştı ve zile bastı. O sırada kar tanelerinin birer su damlası halinde kibarca süzüldüğü camın başından ayrılıp aşağı indim ve kapıda bekleyen Aeron'u içeriye aldım.

Nemlenmiş montunu çıkarırken kapıyı kapattım ve ona bakıp gülümsedim. "Hoş geldin."

"Gündüz gelemediğim için üzgünüm," diyerek bana baktı. Elindeki montu portmantoya astım ve salona geçtim, "Önemli değil, çoğu şeyi Zoe ve annemle hallettik zaten."

Şömineyi hava kararmadan önce yakmıştım ve salon sıcacıktı. Krem rengi köşe koltuğu, uyumlu renklerdeki kırlentler ve açık gri bir örtü süslüyordu. Keith'i, annem istemese de, yanıma alabilmiştim. Sonuçta evde en çok onunla ben ilgilenirdim ve genelde hep benim yatağımda uyurdu. Şu anda da koltuğumun köşesine yerleşmiş keyfini çıkarıyordu.

"Yatak odasını bırakmışsınızdır umarım," diyerek yan bir gülüş attı ve Keith'in yanına oturdu. "Aslında ilk olarak oradan başladık," diye cevapladım ve kolinin içinde kalan kitapları rafa yerleştirmeye devam ettim. "Ah, kaçırdım demek."

Ona dönerek güldüm ve cam sehpaya uzanıp kupadaki kahveden bir yudum aldığını gördüm, "O benim kahvem," yüzünü ekşitip bardağı geri bıraktı, "Soğumuş zaten."

Göz devirip bardağı mutfağa götürdüm ve yeni bir kupaya çoktan yaptığım kahveyi döküp ona getirdim. Bana teşekkür edercesine gülümseyip kupayı tek eliyle kavrayıp aldı. Diğer eliyle de beni belimden çekip yanına oturttu, "Daha fazla uğraşma, kalanını yarın beraber hallederiz,"

"İyi olur, tüm gün oturmadım," diyerek etrafı inceledim. Şöminenin üzerinde bir ayna, aynanın önünde de birkaç dergi ve dekoratif eşya yer alıyordu. Duvarlara çerçevelettiğim kendi kara kalem resimlerimi uyumlu bir biçimde asmıştım. Beş katlı kitaplığın yarısından fazlası doluydu, boş yerlerine kaktüs gibi ufak bitkilerin olduğu saksıları yerleştirmiştim. Salonun diğer köşelerindeki büyüklü küçüklü bitkiler oldukça hoş duruyordu. Balkonun önüne şövaleyle bir tabure ve üzerinde boya malzemeleri duran ufak bir sehpa koymuştum. Aeron'un evinin aksine açık tonlar seçmiştim. Kitaplarla, resim materyalleri ve minimalist heykel gibi süs eşyalarıyla onunkine göre biraz daha kalabalıktı.

"Neredeyse unutuyordum,"

"Neyi?"

"Sana ufak bir hediyem vardı," diyerek kahvesinden birkaç yudum aldı. Hediyelere bayılırdım. Gözlerimin parladığını tahmin edebiliyordum, "Ne? Merak ettim."

Kupayı bırakıp pantolonunun üstünden ceplerini yokladı, "Montumda kaldı sanırım," demesiyle kalkıp portmantoya koştum. Takı olduğuna dair tahminlerim vardı, yani cebe sığabildiğini düşünürsek. Ön ceplerinde anahtarlar, sigara paketi, cüzdan ve bir iki alışveriş fişi vardı. Onları geçip iç cebini yokladığımda elime ufak paketler gelmişti, gülmemek için kendimi zorladım, "Lütfen kondom olduğunu söyleme!"

"Ah, hayır. Diğer iç cebe bak!" diye seslendi ve gülüşümü daha fazla tutamadan diğer cebe baktım. Dışı kadife olan küçük kutuyu çıkarıp açtım. İnce zincirinin ucunda minimalist bir melek sembolü olan gümüş bir kolyeydi. Çok zarif ve hoştu.

Ehven-i Şer | A Creepypasta FanfictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin