19 | Ateş - Part: 1

201 30 28
                                    


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Dinlenmek için oturduğum kayanın üzerinden mezarlığa giriş yapanları görünce kalktım ve melek figürlü heykelin arkasına saklandım. Merhumun gömüleceği yeri heykelin dibine çökerek uzaktan izlerken yere bırakılan tabutu ve peşinden etrafa dizilen yas kıyafetleri içindekilere göz gezdirdim. Bay Miller buz kesmiş halde başını eğerek önde duruyordu, annem ve babam da katıldığı cenazede Bay Miller'ın yanında yer alınca kaşlarım çatıldı. Anne kelimesinin midemi bulandırmasına sebep olan kadın babamın koluna girmiş, kulağına bir şeyleri fısıldamasıyla babamın kalabalıktan ayrıldığını görünce benden bahsettiğini anlamam zor olmamıştı. Kalan kişiler birkaç profesör ve okuldakilerden başkası değildi. Birbir hüzün dolu yüzleri incelerken yapılı vücuduna oturan siyah kazak ve kumaş pantolonla elleri cebinde duran Aeron dikkatimi çekmiş, dizlerine kadar uzanan paltosunun göğüs hizasına taktığı Zoe'nin vesikalık fotoğrafıyla kaşlarını sonuna kadar çatmıştı ve gözleri yeni kazılmış mezar çukuruna kilitlenmişti.

Yanında fısıldaşıp duran arkadaşlarına başını çevirip bakmıyordu bile. Zoe ile müzik odasındaki kavgamızı tüm fakültenin konuştuğundan sonuna kadar emindim ve Aeron'un kulağına gittiğinin farkındaydım, büyük ihtimalle kendince olanları sorguluyordu. Karşısına çıkıp konuşmayı gerçekten istiyordum fakat ortalıkta gözükmeye pek heves ettiğim söylenemezdi. Zoe ile aramızda geçenleri ona anlatmak ve bir ayrılık konuşması yapmayı planlıyordum. Ne tepki vereceğini az çok tahmin ediyordum ve bir şekilde baş edebileceğimi düşünüyordum.

Saatler sürmüş gibi gelen cenazedekilerin hıçkırıklarla dolu dakikalarının ardından heykelin dibinden kalktım ve dağılanları izledim. Gözüm Aeron'un üzerinde gezinirken diğer yandan Bay Miller'ı izliyordum. Mezarın başını terk etti ve arabasına bindi. Annem ve babam da pikaba binip çoktan gitmişlerdi. Aeron'un arkadaşları tek tek dağılırken en son Kyle ile bir konuşma gerçekleştirdi ve Mustang'ına ilerlediğinde yazdığım mesajı göndererek mezarlığın göl kenarına inen basamaklarından ilerledim.

Mesajımı görüp gelmesini umuyordum ki kısa süre beklememin ardından bir cevap gelmemişken Aeron merdivenlerin yarısında durarak seslenmişti, "Violet?"

Oturduğum kayadan yavaşça kalkarken gözlerimi ondan ayırmadan şaşkınlığını inceledim. Yanaklarındaki çukur hafifçe hareket ettiğinde çenesinin kasıldığını anlamıştım, daha fazla durmadan kalan basamakları hızlıca indi ve tek elini cebinden çıkararak yaklaştı. Yüzündeki şaşkın ifadenin yerini öfkeli bakışlara bıraktığında görüşmek için attığı mesajı önemsemeyişime kızgın olduğunu düşündüm, "Buradaydın demek, ben de uzakta olduğunu sanıyorum. Zoe ile ne oldu Violet?"

"Aeron, sen haklıydın. Bana tüm o korkunç şeyleri yapanın Zoe olduğunu öğrendim ve hesap sormaya kalkıştığımda kendimi ne kadar berbat bir durumun içinde bulduğumu anlatamam," yutkundum.
Tim'e karşı hissettiklerimin ardından tekrar Aeron'u görmek beni nice duygulara sürüklemişti ki anlamakta zorluk çekiyordum. İçimi keder dolu duygular bir kara bulut misali kapladığında karamsar ruh halime üzerine gri bir örtü sermiş gökyüzü eşlik ediyordu, "Fazla vaktim yok, Georgia'dan döndüğünde gelemediğim için de üzgünüm."

Ehven-i Şer | A Creepypasta FanfictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin