10 | İkilem

236 44 97
                                    

Bölüm müziği: The Neighbourhood ~ A Little Death

Haftaiçi bitmişti. Salı gününden beri tercihimi düşünüyordum. Henüz bir karara varmamıştım, fakat köşke gidip tüm bu gizemi çözmeyi haykıran bir tarafım vardı. Gerçek hayatımı ve sorumluluklarımı bir süreliğine ertelemeyi de kulağıma vesvese ediyordu.

Bunu istesem bile emin olamıyordum. Her şeyi geçtim orada tanımadığım insanlarla ve insan dışı olanlarla nasıl yaşayacaktım ki? Mesela her odanın banyosu yoktu herhalde, sonuçta otel değildi burası. Ortak banyo kullanımı bile beni bu karardan soğutmaya yetiyordu. Çamaşırlarımı nasıl yıkayacaktım? O yatağın nevresimlerine bile güvenemiyordum.

Ne berbat bir çelişki...

Yattığım yerde tavana öylece bakmayı kesip kalktım. Bugün Zoe'nin partisi vardı, maske ve elbise almak için alışveriş yapacaktık. Havam değişsin diye gidiyordum fakat hiç halim yoktu. Gitmekten vazgeçersem de Zoe'nin tüm davetlilerle evimi basacağından emindim.

Hazırlanıp mideme kahveden başka bir şey indirmeden evden ayrıldım ve buluşacağımız mağazanın önüne vardım. Zoe çoktan gelmişti, arabası buradaydı. İçeriye girdiğimde yüzüme keskin bir lavanta kokusuyla sıcak hava çarptı. Arkamdan otomatik kapı kapandı ve geniş mağazada ilerledim. Henüz çok kalabalık değildi fakat birkaç saate dolup taşacağını tahmin etmek zor değildi.

Abiyelerin olduğu stantta arkası dönük uzun boylu sarışın bir kadını gözlerime kestirip yanına gittim. Beni farkedince başını çevirdi, "Gelmene sevindim, seni o evden çıkarabilene madalya takmak lazım."

Lafına aldırmadan baktığı elbiselere göz attım, Zoe zevkli seçimler yapmıştı. "Bu nasıl?" diyerek zümrüt yeşili uzun bir elbiseyi üzerinde tuttu. İnce askıları Zoe'nin narin omuzlarında çok hoş dururdu. Göğüs dekoltesinden başlayıp beline uzanan aynı renk taşları vardı. "Bence harika, gözlerinin rengini de belli ediyor."

Zoe sırıtarak başını salladı, "Denemeye gidiyorum. Bu arada şunu dene," dedi ve diğer elindeki derin yırtmacı olan bordo elbiseyi uzattı. "Bacaklarını hep beğenmiştim," askıyı alıp elbiseyi yere değdirmemek için eteğini koluma attım. Zoe giyinme kabinlerine gittiğinde bir boy aynasının karşısına geçip elbiseyi üzerimde tuttum.

Yırtmacı neredeyse kalçama uzanacaktı, yetmezmiş gibi V yakası göğüslerimi de biraz gösterecek gibi duruyordu. Aslında rengini ve kumaşını beğenmiştim. Üzerinde bir desen, ekstra kumaş veya taş olmaması daha çok hoşuma gitmişti. Elbiseyi denemek için tekrar koluma attığımda aynadaki yansımada gözüme bir şey çarpınca olduğum yerde kaldım.

Vitrinin arkasından, mağazanın dışında biri vardı. Olduğum tarafı gözetliyordu. Koyu kısa saçları ve gövdesini gösteren ceketinden erkek olduğunu seçebilmiştim. Beni gözetlediğinden şüphelenerek hışımla mağazadan çıktım fakat ben girişe gidene kadar gözden kaybolmuştu.

Elbiseyi bırakmayı unutmuş olmamla sensör çalıştı ve nefret ettiğim alarm sesi duyuldu. "Hanımefendi!" iki müşteri hizmetlisinin peşimden geldiğini farkettim. Tekrar mağazadan içeri girip çalışanlara döndüm, "Affedersiniz, birini gördüm sandım," diyerek toparladım.

Saçlarını at kuyruğu yapmış olan çalışanın sözünü keserek, "Elbiseyi deneyeceğim," dediğimde diğerleri de rahatlayıp işlerine geri döndüler. "Ben götüreyim isterseniz," elbiseyi benden iki yaş kadar küçük olduğunu düşündüğüm genç kıza uzattım ve Zoe'nin yanına gittim.

"Alarm mı çaldı?" diye sordu kabinin dışına çıkıp fermuarını kapatmaya çalışırken. "Önemli bir şey yok," açıklama yapmadan arkasına geçtim ve fermuarını çektim. Zoe kısa koridorun sonundaki aynadan kendini izledi. "Darlığı çok hoşuma gitti, ne düşünüyorsun?"

Ehven-i Şer | A Creepypasta FanfictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin