12 | Hissiyat

238 38 39
                                    

Bölüm müziği: The Neighbourhood ~ Float


"Timmy?"

İçimden, sonunda, dememe sebep olacak şekilde dudakları kıvrıldı. Karşımda, Slender'dan sonra, ifadesiz biri daha görmeye dayanamazdım. Küçük gözlerinin büyük kısmını kaplayan mavilik tıpkı hatırladığım gibiydi. Göz çukurlarından uzun süredir sigara içtiği anlaşılıyordu.

Yaklaşık on beş yıl öncesinden hatırladığım oğlan çocuğu şimdi karşımda kanlı canlı biçimde koca bir adam olarak duruyordu, inanmakta zorluk çekiyordum.

"Vi," diye karşılık vererek beni şaşırtmıştı, ona dokunup geçmişe gitmeseydim belki de hatırlamayacaktım fakat o bana hitap etme şekline kadar hatırlıyordu. "Geçmişi deşip anılarla ilgili zırvalamak için gelmemişsindir umarım."

Sözündeki kabalık afallamama sebep olmuştu, tabii artık o eski tatlı çocukla konuşmadığımın farkında olmalıydım. "Buraya tesadüfen geldim," arkasını dönüp basamaklara döndü ve en üsttekine oturup sigarasını yakmaya uğraştı.

"İşaretlenmiş ağaçları takip ettin."

Başımı sallayarak yanına gittim ve bir altındaki basamağa yerleşip onu izledim. Çakmağın sürgüsünü parmağıyla durmadan çeviriyordu fakat ufak bir kıvılcımdan başka bir şey açığa çıkmıyordu. Gazının bittiğini düşünerek bir küfür mırıldandı ve bana döndü, "Sigara içmiyorum, çakmağım yok."

Cebine geri koyarken gözüme çarpan detayla çakmağı elinden aldım, bana kaşlarını çatarak baktığını hissedebiliyordum. Minik butonu tırnağımın ucuyla ittirip ona uzattım, "Ayarını düşürmüşsün."

Tim samimi olmadığını anladığım bir şekilde güldü ve dudaklarından ayırmadığı sigarasını yaktı. Onunla konuşup bir şeyler paylaşmak istiyordum fakat Tim'in pek istekli göründüğünü söyleyemezdim, yine de şansımı denemekten kaçınmayacaktım.

"Sadece, bu şekilde karşılaşmayı tahmin etmezdim. Daha doğrusu seni unutmak için elimden geleni yapmıştım," başımı eğdim ve bakışlarımı yere indirdim. Yakından gelen karga gaklamalarının ardından dumanı üflediğini anladığım nefes sesine kulak kesildim ve tekrar ona döndüm, kaşlarının hafifçe çatılmasıyla çevresinde ufak izler bırakmıştı. "Öldüğümü mü düşündün?"

Cevap vermeye dilim varmıyordu, yutkunarak gözlerine baktım ve anlamasını bekledim. Cam gibi gözlerini yine gözlerimden ayırmayınca söylemek istediği bir şeyler olduğu hissini çoktan kapmıştım. Muhtemelen fark ettiğimi anlamıştı ve buna rağmen sessizliği tercih olarak görmesi beni rahatsız etmişti.

"Bilekliğin duruyor mu bilmiyorum ama eski eşyalarımı bir ara kurcalayacağım."

"Geçmişi deşme dediğimi hatırlıyorum, Violet."

"Öyleyse neden burada oturuyorsun? Benimle konuşacak başka bir şeyin yok ki."

Ayağa kalkıp basamakları indim. Yarısı kül olup uçmuş sigarayı eline alıp gözlerini üzerime dikti. "Neredeyse yirmi yıl geçti Violet. Her şey o kadar değişti ki, 'eski' diye bir şey bile kalmadı artık."

Bir önceki mesafeli cevaplarına göre bu seferki daha içten dursa da anlamı içimde bir şeylerin parçalanmasına yetecek kadar güçlüydü. Beni en çok yaralayan tarafı doğru olmasıydı, her şey çok değişmişti ve Tim, geçmişin tozlu sayfalarını gözümün içine baka baka yırtıp atmıştı.

"Doğru, ben neden burada duruyorsam hâlâ," duyacağı şekilde mırıldandım ve geldiğim yöne döndüm. Alçak tonda savurduğu küfrü umursamadan uçurumdan aşağı baktım. Merdiven toprak zeminden kayıp devrilmişti.

Ehven-i Şer | A Creepypasta FanfictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin