Özel Bölüm | Dilhun

164 39 21
                                    

Evgeny Grinko ~ Jane Maryam

Bir bahar esintisi yakındaki serçelerin cıvıltısına katılarak durgun yaprakları titretti. Kış mevsimi tamamen sonlanmış, ardında bir iz bırakmamıştı. Ağaçlar onca soğuk, kuruntulu geçmiş aylardan sonra tekrar canlanmış, çiçeklerini açmaya başlamışken bir yandan dallarına konan kuşları konuk eylemişti.

Yaşlıca bir çınarın sarkan dallarının altına bırakılmış bergüzar piyanonun notalarında gezinen iki serçe, yaklaşan adım seslerini işitince kanatlanıp çınar ağacının dallarına yetişti. Toprağın altından belli belirsiz şekilde gün yüzüne çıkmış çimenler, serçeleri kaçıran kadının çıplak ayaklarının altında ezildi. Beyaz elbisesinin uzunca eteği ardından esen rüzgarla havalanıp indiğinde kadın, piyanonun önündeki derisinde yırtıklar açılmış pufun üzerinden avucunu geçirdi ve toz taneleriyle düşmüş yaprakları kenara itti. Pufa yerleşip ince parmaklarını notaların üzerinde gezdirdiğinde gözleri kapandı. Unuttuğunu sandığı notalar birbir aklından kayarak parmaklarının ucuna düştüğünde tahta çekiç tellerden yayılan ses yankılanmaya başladı.

Kadının kısa saçları meltemle dalgalanmaya başladığında notalarda gezinen parmaklarını izleyen gözleri kapandı ve kendini müziğe verdi. Devamlı başa dönen notalar giderek gürleştiğinde tekrar duruldu. Kadın gözlerini aralayıp önünden saniyeyle uçup geçen saksağanı izledi, bir tebessüm oluştu dudaklarında. Ardından sulhun elçisi beyaz güvercin geldi, piyanonun kuyruğuna kondu.

Güvercine bakan kehribar gözleri hüzün kapladığında gülümseyişi soldu, kaşlarının şekli değişti ve notalara uyum sağlayan parmakları yavaşladı. Halbuki beyaz güvercin en sevdiği kuştu, görünce üzülmesi mi gerekirdi?

~~~

Yazın bitmesine az kala, tabiat henüz yeşilliğini sonlandırmamıştı ki bir başlangıca hazırlanıyordu.

Bembeyaz evin verandasından ağırca adımlar atan mavi babetli bir kadın bahçeye inen merdivenlere gelince durdu, bir eli trabzana dayanırken diğeri kendi canından bir parçasını barındırdığı karnındaydı. Sessizce indiği basamakların ardından bahçenin gür çimenlerindeki bir ağacın dibinde oturan adama doğru ilerledi.

Adam dalgındı, uçurum kenarındaki evinin ayaklarına serdiği derin manzaraya dikmişti gözlerini. Yanına gelen kadının varlığını hissedince doğruldu, döndü ve elini karnına doğru uzattı. Kadın başını adamın omzuna yasladığında ikisi de önlerindeki vadiye baktılar.

Tek kelime etmediler, onlar için artık sarfedilecek bir söz, yapılacak bir tartışma ya da yaşanacak bir ayrılık kalmamıştı. Geride bıraktıklarına bakarcasına manzarayı izlediler, düşündüler.

Adam kendinden emindi, artık her şeyin bittiğine ve mutlu olduklarına kendini inandırmıştı. Kadının da aynı olduğunu düşünüyordu, onun içindeki hüznü ve kalbindeki yarayı bilmeksizin inanıyordu.

Kadın yalnızca kendine yeni bir yol çizmişti, daha ne yaşarsa yaşasın kalbindeki boşluğun kapanmayacağını bile bile kabullenmişti. Mutlu muydu kendi de bilmiyordu, içinde taşıdığının harici hiçbir şey önemli değildi.


Olay örgüsünden bağımsız yazılmıştır.

Ehven-i Şer | A Creepypasta FanfictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin