BÖLÜM 9- Baş Melek

222 21 31
                                    

Chanyeol'un arkamdan belime sarılan ellerini hissettiğimde Jongdae ile koridorda bulunan dolaplarımızdan kitaplarımızı alıyorduk. Sırtımı Chanyeol'un sert göğsününe doğru iyice ittim ve ondan minik bir gülüş sesi kazandım. Çenesini boynuma yerleştirirken belimdeki ellerini de sıkılaştırarak sarılışını daha da arttırdı. Bu sırada Jongdae'nin bize tiksinerek bakarken çıkardığı öğürme sesi ile birlikte dikkatimiz ona kaydı.

"Birazdan yine basılacaksınız siz iflah olmazsınız." diyerek pes etmiş bir şekilde kafasını salladı.

"Çenende sarı tozlar var Jongdae artık gerçek bir papatya gibi olmuşsun." demesine ben de hak verdim.

"Karahindiba yüzünden." diye basit bir açıklamayla geçiştirmek isterken Jongdae, Sehun ve anlattığı hikayesini hevesle bir solukta anlattı bu hikayeden bu kadar etkilenmesine inanamıyordum. 

Chanyeol ise başını başıma iyice yaslayarak onu sakince dinledi ve sadece basit "hmmm" demekle yetindi ancak bu Jongdae'de hayal kırıklığına sebep olunca uzatma ihtiyacı duyarak "Eski bir inanıştır bu ama benim inandığım bir inanış değil. Ben sadece sana inanıyorum çiçeklere değil" diyerek çenemden tutarak yüzümü kendine çevirdi ve küçük bir öpücük bıraktı. 

Onda tuhaf bir şeyler vardı fazlasıyla durgundu. Sorunun Sehun ile ilgili olup olmadığı düşünmeden yapamıyordum.

"Sehun ile işlerinizi halledebildiniz mi?"

"Gözlüklerin nerede Jongin?" 

"Ne gözlüğü?" 

Hem benim sorumu görmezden gelmiş hem de saçma bir gözlük konusu açmıştı. Sabahki gibi kaşlarını çatarak yüzümü süzdükten sonra Jongdae'ye döndü ve o da omzunu silkerek "İstersen yanımda güneş gözlüğü var verebilirim" dedi.

Chanyeol bu sefer alnını omzuma dayayarak belimdeki ellerini mümkünmüş gibi iyice sıktı ancak bu da yeterli gelmemiş olacak ki beni çevirerek sırtımı dolap kapağı ile temas edecek şekilde iterek vücudunu bana yasladı ve iki yanımdaki dolap kapaklarını açarak bizim için birer duvar oluşurdu. Bir yandan da Jongdae'nin gözlerini sol eliyle kapatıp onu dolap kapağının diğer tarafına itti ve bizi onun da görüş alanından çıkardı. Jongdae'den sadece birkaç söylenme ve küfür duyabilmiştim. 

Bense sadece onu izliyordum. İfadesi sönük, her zaman ışıl ışıl olan maviliklerinde ise bulutlar vardı. Bu hali kalbimi acıttı gövdesiyle beni tamamen dolap ile arasına almıştı. Yanımızdan geçen birinin beni onun iri vücudunun altında göremediğine neredeyse emindim ama tüm bunlara rağmen o şu an benim gözüme küçük bir çocuk gibi görünüyordu.

Sol kolunu başımın yanına koyarken diğer elini belime sararak vücudunu bana bastırdı ve aramızdaki mesafeyi tamamen kapattı. Ben de ellerimi boynuna çıkararak ensesindeki saçları okşamaya başladım. Alnını alnıma dayayıp burunlarımızı birbirine sürttü ve dudaklarıma küçük bir öpücük bırakarak geri çekildi ve yüzümü incelemeye başladı. Gözleri yüzümün her yerine değiyordu. Tamam gerçekten ciddi bir problem vardı. Benim tanıdığım Chanyeol şu pozisyondayken okulda olduğumuzu bile umursamadan beni inletmeye başlamış olurdu.

"Neyin var?"dedim yanağını okşarken.

Yüzünü avucuma iyice bastırıp avuç içime öpücükler bıraktı. Sonra tekrar bakışları dudaklarıma yöneldi. Evet bugün beni kesinlikle duymuyordu.

Dudaklarını dudaklarıma bastırdığında artık o kadar da naif değildi. Dillerimiz birbirine dolanırken elleri kalçalarıma gitmiş ve sıkarak beni kendi alt bölgesine bastırması ağzına inlememe sebep olmuştu ancak bu inleme onu daha da sert öpmeye itmiş olacak ki neredeyse nefes alamayacak kıvama gelmiştim. En sonunda alt dudağımı dişleri arasına alarak ısırıp çekiştirdi.

 my angel / sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin