BÖLÜM 24- Bitti (FİNAL)

149 10 10
                                    

Ne pahasına olursa olsun...
Cennete giden yolumuzu yok ederiz


***

Yağmur yavaş yavaş çiselemeye ve ağaçların üzerindeki böcekler kaçışmaya başlamıştı. Göğe yükselen ağaçlar ve bakımsız otlar havayı daha da kasvetli bir hale getiriyordu. Sehun, Mark'a güvenmemeleri gerektiğini biliyordu. Bir anlık kontrolü bırakmaları sonucunda hem Uriel yaralanmıştı hem de Jongin kaçırılmıştı. Kendisi ise hala tek parça olmasını kanatlarına borçluydu. Güçlü kanatları onun için birer kalkan görevi görmüştü. 

Jongin'in şu an Mark'ın elinde olduğu gerçeği bütün damarlarını patlatacak kadar bir öfke ile dolmasına sebep oluyordu. Ona hemen ulaşmalıydı yoksa ona yapabilceği işkenceleri düşünmek bile istemiyordu. Herbirinin yaralandığını düşünerek fazla uzaklaşamayacaklarının farkındaydı.

İşte. Karşıdaydı. Yerde kanlar içinde ve baygın halde yatan Jongin'in yakasından tek eliyle tutarak ona bir şeyler fısıldıyordu. Boğazından yüksek sesli öfkeyle karışık bir hırlama çıktı. Mark gelen meleği görünce elinde tuttuğu nefili bıraktı. Nefil cansız bir beden gibi yerle buluştuğunda Sehun çıldırmışçasına saldıraya geçmişti ancak bedeninin her tarafı neredeyse görünmez denecek ipler ile sarılarak hareketini engelledi. Sehun bu tuzağı tanırdı ve ne kadar kendini parçalasa da kurtulamayacağını biliyordu.

Mark, Sehun'un birkaç metre uzağında durdu "Biraz kötü görünüyorsun, Sehun'du değil mi?" dedi sesindeki alaycı bir tonla.

Melek gülümsedi ama bu sevimli olmaktan çok uzak bir gülümsemeydi "Bu kadar alçak bir hareketi senden bile beklemezdim Mark. Evrenin kurulduğundan beri süre gelen kadim yasaları bozdun. Şu seni çok seven yukarıdaki dostların kim bilir bunu duyunca hakkında ne düşünürdü."

Tek kolundan kanlar süzülmeye devam eden melek tıslar gibi ses çıkardı. Olacaklardan duyduğu endişeyi belli etmemek için orman içerisinde kahkahasının yankılanmasını sağladı. Bakışlarını karşısındaki cüretkar meleğe kitledi.

"Onu sürüklerken nasıl bir çığlık attığını asla unutmayacağım. Ahh neredeyse tahrik bile oldum diyebilirim ama senin adınla haykırdığını tahmin edersin. Tekrar... ve tekrar... sadece senin adını söyledi.  Alışık olduğun bir durum diye düşünüyorum ama böylesini bence sen de duymamışsındır." dedi dudaklarını yalayarak.

Sehun'un omuzları sarsıldı, siyah gözleri hiddetle irileşti. Kulakları sağır edici bir ses yükseldi ağzından ve onu tutan iplerden kurtulmak için var gücüyle savaşmaya başladı. İpleri tutan ağaçlardan birkaç tanesi devrildi artık onu tutan ip sayısı daha azdı ama hala kurtulmuş değildi ve iplerin bağlandığı her bir uzvundan yoğun bir şekilde kanlar akıyordu. Sinir uçlarının herbiri alev alev yanıyordu. İplerin büyük bir kısmından kurtulmasıyla öne doğru birkaç adım atmayı başarmıştı.

Mark irileşen gözleriyle gerçekleşen olayı izlerken uğradığı şaşkınlık halinden hızla çıkarak "Tutun onu" diye emir verdi diğer kovulmuş meleklere.

Sehun gelen her bir melek ile mücadele etmeye hazırdı ancak Mark, Jongin'in saçlarından tutup kaldırdığında tüm vücudu buz tutmuş gibi olduğu yerde çakılı kaldı ve diğerlerinin onu kollarından tutarak sabitlemesine izin verdi.

"Eğer sakin olmazsan bedelini küçük melezin öder." dedi hırıltılı bir sesle.

Sehun sakin bir uyarıyla "Seni öldüreceğim" dedi. Dört kişi tarafından tutuluyor olmasına rağmen artık mücadele etmiyordu. İntikamla yanan karanlık gözleri ölü gibi hareketsiz duruyordu.

"Sana yemin ederim." dedi "Bu adamlar şahidim olsun ki, ölene kadar sana huzur vermeyeceğim."

Bir meleğin verdiği sözün güçlülüğünü oradaki herkes biliyordu yine de bir kahkaha yükseldi Mark'ın dudaklarından Jongin'i sert bir şekilde yerle buluştururken.

 my angel / sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin