❦eleven

3.3K 301 128
                                    

Jk olmadan bölüm yazınca kendimi çok kötü hissediyorum :( o yüzden az kaldı az sabredelim biraz :)

"Konuşmayacak mısınız?" bakışlarımı önümde ki kahve bardağından ayırmadan, ifadesizce sorumu yönelttim.

"Kabul edecek misin?" anlamaz bakışlarımı yüzüne çıkardığımda çayından bir yudum aldı. "Jungkook için koyduğum şarttan bahsediyorum."

Omuz silkerek arkama yaslandım, kabul etsem bile bunu asla başaramazdım. Jeongguk'u sevsem bile Bayan Jeon'un bu aptal isteği doğrultusunda hareket edip onun da aklını karıştıramazdım.

Çünkü biliyordum, hiç düşünmeden kabul ederdi.

"Bilmiyorum," dedim umursamazca.
"Kolay bir şey istemiyorsunuz, ömrümüzün sonuna kadar yalanla mı yaşayacağız?"

Hak verir gibi kafasını salladığında kaşları çatılmıştı. Cidden, anlamak istemeyince anlamıyordu.

"Jungkook'u görmek istiyorum." dedim mırıldanarak. Her ne kadar Woojin abisinden gizlice izin alsada, Bayan Jeon'un izin verirse daha kolay olurdu.

Kafası olumsuz anlamda bir sağa bir sola gidip gelirken, somurtarak sandalyemde doğruldum.

"İkimizde istediklerimizi alamıyorsak, daha fazla konuşmanın anlamı yok Bayan Jeon." Hiç bir tepki vermeden çantasını masadan aldı ve kapıya yöneldi.

Demir kapı sonuna kadar açıldığında soğuk hava yüzüme çarpmıştı.

"İyi düşün Chaeyoung." dedi kapıdan çıkmadan önce. "Şirketin ve Jungkook'un hayatı senin ellerinde."

Sözlerinin doğruluğu bir bir yüzüme çarparken, kapanan kapının tok sesi sessiz etrafta yankılanmıştı.

Telefonumu çıkarıp, üst katta saklanan Woojin ve Hyerin'e mesaj atarak arkama yaslandım.

Dün gece ki güzel haberden sonra ikisi de burada, yanımda kalmak istemişti ve ben onları kıramamıştım.

Merdivenlerden gelen koşma sesleriyle kıkırdayarak ayaklarımı sehpaya uzattım.

"Yarım saatlik bir korku filmi gibi geçti hayatım!" Hyerin isyan ederek yanıma oturduğunda Woojin onun bu haline katıla katıla gülmüştü.

"Bayan Jeon, gerçekten çok acımasız." üzgün bakışlarıyla beni süzen Woojin'i onayladığımda, Hyerin'de bana katılmıştı.

"Onu kendi haline bırakın." dedim umursamazca "Jungkook'u kurtarmanın başka bir yolunu bulmalıyız."

Uzun zaman sonra adını bile söylemek kalbimde gül bahçeleri açtırıyordu. Nasıl olurda ondan bu kadar uzakta, bir başıma yaşayabilirdim?

"Bunu düşünmek istemiyorum ama ya kurtaramazsak?" cevaplamaktan korktuğum soru Woojin tarafından sorulduğunda tırnaklarımı avuç içime bastırdım.

"Avustralya'ya geri dönerim." ifadesizce söylediğimde Hyerin kolumu parmaklarının arasına sıkıştırmıştı.

Dudaklarımdan kaçan acı iniltiyle, acıyan kolumu ovuşturdum.

"Öyle bir şeyi aklından bile geçirme!" tehditkar cümlesini hızla onayladığımda zıplayarak ayağa kalktı.

Bileğimden tutup merdivenlere yöneldiğinde sesimi çıkarmadan hızlı adımlarla peşinden ilerliyordum.

Düşmemeye özen göstererek merdivenleri tırmanmıştım. Şu son bir aydır odama yabancıydım, kıyafet almak dışında uğramıyordum bile.

Jungkook'un odası benim odam olmuştu neredeyse, çıkmıyordum bile.

"Bu mu yoksa bu mu?" son kelimesini uzatarak konuşan Hyerin'e döndüğümde elinde tuttuğu iki kombini gözlerimle süzdüm.

𝘭𝘰𝘷𝘦𝘳 ❆ 𝔯𝔬𝔰𝔢𝔨𝔬𝔬𝔨 (düzenlenecek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin