❦four

3.7K 340 79
                                    

Tanrı'm!

Belim o kadar ağrıyordu ki yattığım yatağa çivilenmiş gibi hareket dahi edemiyordum.

Üzerimde ki yorganı ittirdiğimde zor bela yataktan kalkmayı başarmıştım. Bay Jeon o kadar ağırdı ki onu dün gece odasına taşırken bugünü düşünememiştim.

Telefonumun tuş kilidini açıp saati kontrol ettikten sonra dolabıma yöneldim. Bakıcısı mıydım özel asistanı mı bilmiyordum ama onunla beraber şirkete gidip orada onu kontrol etmem gerekiyordu.

Dolaptan çıkardığım elbisemi giydiğimde topladığım saçlarımı dağıttım. Dudaklarıma parlatıcımı yedirdikten sonra telefonumu alarak odadan çıktım.

Fazla zamanımız yoktu bu yüzden ona kahvaltı hazırlayamazdım. Şirketten ona bir şeyler alabilirdim belki.

En büyük sorunum, onu uyandırmak olacaktı. Geceden kalma insanlar, her güne sinirli ve asık suratla kalkarlardı.

Derin bir nefes alıp kapısına vurarak içeri girdim. Dün gece bıraktığım gibi yatağında uyuyordu.

Üzerinde ki yorganı hafifçe çektiğimde mırıldanmaya başlamıştı.

"Bay Jeon, uyanmalısınız." elimle kolunu dürterken uyanmamakta ısrar ediyordu.

"Geç kalacağız işe, kalkın lütfen." yorganı tamamıyla üzerinden çektiğimde küfür ederek yattığı yerden kalktı.

Şaşkınlıkla yüzünü izlerken kolumdan itip arkamda ki dolabına ilerledi. Eğilip selam verdikten sonra odasından çıkarak demir kapının önüne ilerledim.

Deri ceketimi ve botumu giydiğimde Bay Jeon'da takım elbisesini giyip yanıma gelmişti.

Gözlerim kravatına kaydığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Eşit boyda değildi ve düzeltmezsem şirkette komik duruma düşerdi.

Kafasını 'ne var' dercesine salladığında ellerimi kravatına götürdüm. Geri çekilmeye çalışsada ellerimi sıkılaştırıp kaçmasını engellemiştim.

"Eşit değildi, rezil olmanızı istemem." kaçmayı bıraktığında daha rahat bir şekilde kravatını düzeltip geri çekildim.

Kapıyı açıp çıktığımda o da ardımdan çıkarak kapıyı kilitlemişti. Bahçede dolaşan kediye el salladığımda kıkırdayarak arabanın yanına ulaştım.

Bay Jeon hızla şoför koltuğuna oturduğunda sessiz yolculuğumuza başlamıştık.

"Dün gece ilaçlarınızı içmenizde ısrar etmedim ama bu gece almak zorundasınız." kararlı bir şekilde konuştuğumda çoktan yolu yarılamıştık.

"Zorundayım?" sorar gibi konuştuğunda kafamı sallamakla yetindim. Onu taşıdığım için hala kendime sinirliydim.

"İçki de içemezsiniz. İlaç içmemenize göz yumabilirim ama içki olmaz." Bir şey demeden arabanın hızını arttırdı.

Onu sinirlendirdiğimi ve huzurunu bozduğumu biliyordum. Geri adım atamazdım, paramın hakkını vermeliydim.

Şirketin önüne geldiğimizde kemerimi çözüp arabadan indim. Bu şirkete ikinci gelişimdi ve bugünü bir şeyler devirmeden bitirmek istiyordum.

Bay Jeon'un arkasından ilerlerken gözleriyle beni dikizleyen sekretere el salladım. Asansöre bindiğimizde en köşeye geçip beklemeye başladım.

Asansör maceramız sona erdiğinde Bay Jeon'un odasına gelebilmiştik. Üzerinde ki ceketini çıkarıp koltuğa fırlattığında, koltuktan alarak askılığa astım.

𝘭𝘰𝘷𝘦𝘳 ❆ 𝔯𝔬𝔰𝔢𝔨𝔬𝔬𝔨 (düzenlenecek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin