5.6

3.8K 189 14
                                    


"Gelmeyeceğim ya. Israr edip durma"

Kaşlarını çattı. "Neden? Niye gelmek istemiyorsun?"

Bu kez kaşları çatılan taraf ben oldum."Bir de soruyor musun? O, Emrah kaşarının olduğu yere gelmem ben! Ay bak yine sinirlendim sıfatına koyduğum yüzünden "

Dudakları titresede gülerse bana yenileceğini bildiğinden dudakları kıvrılmadı. "Emrah'a karşı olan sevgin gözlerimi yaşarttı ama Emrah bu buluşmada olmayacak, güzelim"

Gözlerim hızla gözlerini buldu ve içimde filizlenen sevinçle "Gerçekten mi?" diye sordum.

Emrah'a karşı olan nefretim size fazla gelebilir ama kadınlar ilişkilerinde tehlike oluşturacak kişileri hissederler. Emrah yanındakini yoldan çıkarabilecek bir insan. Diyorum ya genelev sahibi gibi puşt.

Başını aşağı yukarı sallayarak beni onayladı. "Kalk artık, yeterince geç kaldık zaten. Çocuklar kök saldı"

"Ay dur tamam, ben şimdi hemen iki dakikaya hazırlanırım"

Pars gülerek koltuğa devrilirken ben de tabanları yağlayıp hızla üst kattaki odama çıktım. Dolabımı açınca fazla zamanım olmadığından her zaman kurtarıcı kıyafet olan siyah tişört, siyah pantolan ve kırmızı siyah ekose gömleğimi çıkartıp üzerime geçirdim. Bel çantama cüzdan ve telefonumu atıp postallarımı da kaptığım gibi alt kata indim.
"Ben hazırım"

Parsın bakışları bana çevrildi ve baştan aşağıya beni süzdü. "Bu sadeliğe fazla göz kamaştırıcısın. Ne yapsak ki" diyerek kelebek görse ömrünü uzatacak şekilde gülümsedi.

Ablanız mefta gençler.

"Kalbime oynama zalımın oğlu. Şak diye düşer bayılırım"

"Bilirim bayılırsın. Neyse sen kendinden geçmeden çıkalım artık"

Göz devirdim. O ise yanıma gelip parmaklarını parmaklarıma kenetledi.

Evden çıkıp arabasına bindigimizde hızlı geçen yol ile arkadaşlarıyla buluşacağımız kafeye vardık. "Kendini kasmana gerek yok, güzelim. Hepsinin senden haberi var."

Başımla onaylayıp içeri girdik. Sağ köşede hemen camın önündeki masada oturan arkadaşlarıyla gerilsemde soğukkanlılığımı korudum.

Oğuz bizi görmesiyle gülümseyip "Hele şükür be abi. Bir an hiç gelmeyeceksiniz sandık"

Masadakilerin yüzü bize dönerken istemsiz tırnaklarımı Parsın eline batırdım. Pek arkadaş canlısı bir insan değildim, dogrusu bu yaşıma kadar toplasan bu kadar arkadaşım olmamıştı.

Pars baş parmağıyla elimi okşayarak beni teskin etti. Oğuz'un sevgilisi Dilan bir an-da yerinden fırlayıp "Ay hoşgeldin elticiğim"

Ney? Elticiğim mi?

"Kızım, yavaş be bi bismillah. Kız daha yeni geldi. Bu arada merhaba yenge, ben Mert" deyip elini uzatan Mertle tokalaşıp"Merhaba, bende Miyase" dedim.

"Onu biliyoruz canım, arkadaş ağzından düşürmüyor maşallah" gülümseyip göz kırpmasıyla utançla yanaklarım yanmaya başladı.

"Boş yapmayı kes lan. Gel güzelim oturalım" başımı sallayarak onun oturduğu yerin hemen yanında yerimi aldım.

"Zaten biliyorsun ama tekrar tanıştırayım. Mert, Dilan, Oğuz ve Vural"

"Tanıştığımıza memnun oldum" dediğimde Oğuz, Dilan ve Mert "Bizde" derken Vural sadece başını aşağı yukarı salladı. Bu çoçuk telefonla ne yaşıyor içine düşecek neredeyse.

Tanışma faslı bittikten sonra masada koyu bir sohbet basladı, zaman zaman Mert'in Pars'a benimle ilgili laf atmasıyla utansam da çok hoşuma gitmişti.

"Ee Miyaseciğim bize biraz sizin oralardan bahsetsene"

"Neyinden bahsedeyim karadeniz işte. Dağı taşı yemyeşil, insanı hafif aksi ama  koca yürekli. Bol oksijenli yerler işte"

"Herkes mi aksi?"

Gülümsedim."Bir topluluktan söz ederken tümünü baz alamayız tabiki ama çoğumuz yetiştirilme tarzından dolayı öyleyiz"

O da gülerek "Haklısın." dedi.

O an hiç duymak istemeyeceğim bir ses yankılandı arkamdan.

"Selam millet!"



EFULİM (ᵀᴱˣᵀᴵᴺᴳ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin