Arkadaşlar bu benim ilk hikayem, yani bazen tutarsızlıklar olabilir bunun için şimdiden özür diliyorum.
İyi okumalar...
~~~~ Multimedya: Nesra, Duru, Bartu ve Doğuş.~~~~Gözleri beni bulduğu anda kocaman bir şekilde açılmıştı. Benimde ondan farklı bir durumum yoktu. Nesra onun yanına doğru ilerlemeye başladığında bir an tereddüt ettim, sonra onu takip ettim. Nesra meteorumuzun arkadaşının yanağına öpücük kondururken ben istemsizce gözlerimi kaçırdım.
Bir çift yeşil gözün üstümde olduğunu hissediyordum. Kafamı kaldırdığımda onun gözleriyle karşılaştım.
"Durun sizi tanıştırayım. Bak Duru, bu benim erkek arkadaşım Doğuş. Yanındaki de çokta gerekli olmayan arkadaşı Bartu. Çocuklar bu da Duru. Okula ve sınıfımıza yeni geldi." Ben elimle saçma sapan bir şekil yaparken beceriksizce bir 'merhaba' çıkmıştı dudaklarımdan.
İlk ders edebiyattı. Açık söylemek gerekirse edebiyat dersini her zaman sıkıcı ve gereksiz bulurdum. Banane failün failatünden, yazmışlar olmuş bitmiş işte, niye zorunlu ders olarak koyuyorsunuz ki edebiyatı? Edebiyat hocamız İbrahim Hoca'nın sınıftan içeri girmesiyle herkes yerine geçip oturdu. Hocanın yanına gidip içinde benimde adımın bulunduğu sınıf listesini uzatırken kendimi tanıttım. Tabi okuldaki bütün öğretmenler babamı ve ailesini tanıdığı için çok zorlukla karşılaşmadım. İbrahim Hoca bana oturmam gereken yeri gösterdikten sonra yoklamayı almaya başladı. Sonunda benim adımı söylediğinde bütün 19 kişinin gözlerinin bana döndüğünü hissettim. Tabi bu sırada fısıldamalarda başlamıştı. Hoca sessizlik isteyip tahtaya dönüp dersi anlatmaya başladı. Kimsenin konuşmamasına şaşırıyorum eski sınıfımda hoca sınıfı susturana kadar ders bitiş zili çalıyordu. Ama doğru ya artık eski sınıfımda değilim... Bu sırada ben de elimden geldiğince görünmez olmaya çalışıyordum. Hala üstümde birkaç çift göz hissediyorum.
Ön çaprazımda oturan Bartu bana döndüğünde omuz silkmeyle yetindim. Kafamı sıraya koyup bakışlardan kaçmaya çalıştığım sırada Bartu beni dürttü.
'Demek gerçektende okulun sahibinin kızısın? Sabah soruma neden cevap vermedin o zaman?' yazan bir not kağıdı attı önüme. Elime aşık olduğum uçlu kalemimi alıp 'kimsenin bilmesini istemiyordum' diye cevap yazıp geri verdikten 5 saniye sonra tekrardan önüme aynı kağıdı attı. 'Neden?' yazmıştı. "Nedenini merak ediyorrr!!!" diye haykıran beyin hücrelerimi sessize alıp 'uzun hikaye' diye cevap yazdım. Kağıdı tekrardan verdikten sonra belli belirsiz başını salladı. Bu kağıt alıp verme olayı çok çocukça değil mi? Ama sınıfın durumuna bakılırsa bu hoca gerçek anlamda çıt çıkarana işkence yapıyor olmalı. Çünkü kağıdı uçak yapıp atan bile var ama ciddi anlamda hiç ses çıkmıyor.
Eski okulumu özledim. İnkar edemem çünkü zaten ben istemedim gelmeyi. Resmen kendi ailem tarafından kaçırıldım. Keşke Sevgi ile Ahu burda olsalar. Onlarla kötü olan okul onlarsız bir işkenceye dönüştü benim için. Onları çok özledim. Beraber okulu dağıtıp, ateşe verirdik. . Bir zamanlar Adana'da yaptığımız gibi... Düşüncelerimden zilin çalmasıyla sıyrıldım. Pencere kenarının en arka sırasında oturuyor olmam gerçekten büyük şanstı benim için çünkü sıradaki ders fizik. Zamanımı pencereden dışarıyı izlemekle geçireceğim. Ve tabikide tek oturuyordum. Önümde Doğuş ve Bartu oturuyordu onların önünde ise Nesra ile adını bilmediğim bir kız oturuyor. Sanki aklımı okumuş gibi Nesra çantasını alarak ayağa kalkıp yanıma geldi.
"Kantinden bir şey istiyor musun Duru?" dedi. Başımı sallayıp ret cevabı verdim. Gitmek için arkasını döndüğünde çakma olduğu belli olan sarışın bir kız omzuna çarpıp geçti. Bartu'nun yanında durup dudaklarını büzerek"Bartuuu benim fiziğim çok zayıff… Bana fizik çalıştırır mısınnnn?" dedi. Hah. Okulun sürtüğü ile de tanıştım tam oldu yani. Kız düşüncelerimi okumuşça bana kötü bakışlar atarken Nesra çantasını yanıma fırlattı. Fırlattı diyorum çünkü gerçekten fırlattı. Yani omuzumu deldi geçti. O da aynı şekilde çakma sarışına bakmaya başladı. Ben Bartu'nun cevabını beklerken -yanlış anlaşılmasın meteor gibi çocuk olduğundan değil sadece meraktan yani- Doğuş bana dönerek
"Bak bu Seda. Aklın varsa uzak dur bu kızdan. Sen iyi birisine benziyorsun." dedi fısıldayarak.
"Zaten şimdiden gıcık oldum. Arkadaşınız mı?"
"Tövbe de. Allah yazdıysa bozsun." Demesi üzerine aynı anda güldük. Biz Doğuş'la konuşurken Seda sinirli olduğu belli olan bir şekilde uzaklaştı. Bartu'nun cevabını duymama gerek yoktu. Hayır dediği 1 kilometre öteden anlaşılırdı.
Ders programına göre pazartesi-salı-perşembe günleri 8 saat, çarşamba-cuma günleri ise 5 saat ders vardı. Pazartesilerden hep nefret etmiştim şimdi de nefret etmem için yepyeni bir sebep daha eklendi. İstemediğim bir okul.
Okuldaki ilk gün sonunda bitmişti. Karşımdaki siyah Mercedes'e baktım. Sabah o kadar uyarmama rağmen yine de dikkat çeken arbayla beni anlamaya gelmişti babam. Aman ne güzel. Bu gidişle servise yazılmak isteyeceğim. Düşüncelerimle beraber arabanın ön koltuğuna yerleştikten sonra arka koltuktan iki çift kolun bana sarıldığını hissettim. Umarım bunlar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Yok (DÜZENLENİYOR!!!)
Teen Fiction"Duru. Seni buraya getirmeden önce çok düşündüm. Bu kadar çabuk olmaz dedim. Ama kalbim beni dinlemedi. Kalbin kalbime düştü."