6. Bölüm

132 19 2
                                    

    " Güvenmek...  Ne bileyim? Çok saçma. Bir gün bütün güvendiklerimiz bize arkasını döneceğini biliriz. Ama bir yanda güvenebileceğimiz birisinin olması bize huzur verir. Garip bir çelişki doğrusu.

      Her şeye rağmen yanımızda görmek istediğimiz insanlar vardır. Aslında hiç olmayan. Gelmeyeceklerini bildiğimiz halde güvenmek, zor zamanımızda yanımızda isteyeceğimiz... Bir gün bize arkasını döneceğini, bırakıp gideceğini bildiğimiz halde... Bize en çok zarar verecek olanın o olduğunu bildiğimiz halde...

        Örneğin; kilo alacağımızı bildiğimiz halde fazlada  yemek yemek gibi diyebiliriz. Şu an ki halimize güvenip tıka basa yemek yiyoruz ve eski halimizden eser kalmamış... Güvende böyle bir şey, birisine kalbini açarsın, sırtını dayarsın. Ve pat...  Yerdesin. Açtığın kalbini de kendini de param parça buluverirsin.

      Bir dahaki sefere güvenmen daha zor olur. Bir sonrakide daha da zor ve çok daha zor olur...En sonunda kimseye güvenemez bir hale gelemezsin, çünkü her zaman bir sığınağa ihtiyacı olduğu gibi canlının; ne zaman yıkılsa da, ne kadar zor olsa da kendine güvenebilecek birisinizi arar insan...İnsan doğasında var olan garip ve bir o kadar karmaşık bir çelişki...  

    Kısacası Güvenmek;

     Sonunda mutsuz olacağımızı bildiğimiz fakat ısrarla ama ısrarla yaptığımız bir çok şeyden sadece birisi...

     Fatih... Fatih'in neredeyse hiçbir şeyini bilmiyorum. Aslında o da bizim arkadaş grubumuzdaki diğerleri gibi cana yakın ama bir o kadar da kapalı kutu. Kimse hiç bir derdini ve ya sıkıntısını bilmez. Neyi sevdiğini neyi sevmediğini bilmez, bende öyle. Tek bildiğim beni sevmediği...

     Onu neden seviyorum ki?  Emin olun bunu bende bilmiyorum. Garip bir şey. Kolay kolay kimseye güvenemeyen ben ona güvenmiştim. Çok yakışıklı sayılmazdı ama sempatikti.. Ama ne oldu...  Gitti...  Daha iyi bir eğitim için(!) son senesinde gitti...

    Tutup kolundan getiremem ya geriye..  Bana da arkasından aval aval bakmak kaldı. Sonsuz yeşil için kurduğum yeşil hayaller... Giderken yeşil hayallerimi almayı unuttu. Peki ben bu yeşil hayallerimin altında daha ne kadar ezilmeden kalabilirim.  Oysa çok ağlamıştım "Giderken yeşil hayallerimi unutma olur mu? Yoksa ben yaşayamam Çimen göz"  diye... Her ne kadar ağlamanın çağre olmadığını bilsemde.

     İçimdekinin adına aşk diyemiyorum çünkü ben de bilmiyorum aşkın ne olduğunu. Denedim ama yanıldım bir kaç kez. Ama tek bildiğim şey; aşk sadece bir kez yaşanır.

    O Fatih değildi öyle değil mi? Olamaz, olmamalı.. İzin veremem çünkü o GİTTİ.

    İki hece şimdi tüm duygularım "Gitti".

    Bunu pekiştirmek gerekirse sözü Bahadır Sağlam'a bırakabilirim açıkçası. Mesela "Aşk Olsun" şarkısı nasıl da ben.

   Elim kolum bağlıydı. Hiçbir şey yapamadım. 'Gitme. Seviyorum seni.' diyemedim, diyemezdim de..."

     Defterimi kaldırıp kenara koydum ve mutfağı toplamaya gittim. İyi olacak Yasmin'in gelmesi. Hayır, işler için değil. Yalnızlıktan korkuyorum zaten geceleri televizyonu açıp uyumaktan dolayı gördüğüm saçma sapan rüyalardan kurtulacağım en azından.

     Mutfağı toplamam bitince telefonumu alıp annemi aradım. Kocaman kocaman duygusal konuşmalar yaptık. Kapı sesiyle annemle konuşmamızı bitirdim ve kapıyı açtım. Geldi bizim çatlak.

     Kapıyı açtım ve karşımda Rüzgar belirdi. "Merhaba" dedi.

    "Merhaba " dedim şaşkın bir ifadeyle çünkü ben Yasmin'i bekliyordum. Ellerini uzatınca ellerine baktım dün ki tepsi ve çaydanlık vardı." Acelesi yoktu, daha sonrada getirebilirdin" dedim.

    "Boş bir vakit buldum getiriyim dedim." dedi.

    "Geçmez misin içeri? " dedim.

    " Yok ben rahatsız etmeyim" dedi. Bu çocuğu görünce kalbim bir tuhaf oluyor. Karnımın içinde filler tepişiyor sanki. Garip.

    "Ne rahatsızlığı canım" dedim tüm şirinliğimi kullanarak.

    İçeri geçti tekli koltuğun birine oturdu. "Çay, kahve, kola... Ne içersin?" dedim.

    "Çay daha cazip geldi" dedi gülerek.

    Bir koşu sallama çay yapıp kupalarla birlikte geldim. Kupayı uzatırken zil çaldı.

    "Kalkayım bende hem misafirin geldi" dedi. "Rahatına bak, misafir değil ev arkadaşım."  dedim. "Senin ev arkadaşın mı vardı? Yalnız yaşıyorsun sanıyordum." dedi. Kapı bir kez daha çalınca "Öyleydi" dedim ve doğru kapıyı açmaya gittim.

     "Geçsene içeri." dedim kapıda valiziyle bekleyen Yasmin'e. Paldır küldür içeri girerken "Misafirimiz var"  dedim. Soran gözlerle baktı ama meraklı Melahat cevabımı beklemeden içeri geçti.

     "Rüzgar? " dedi Yasmin. Rüzgar şaşkın bir ifadeyle ona baktı. Haklı çocuk ilk defa gördüğü birisi ona ismiyle hitap ediyordu.

    " E-evet benim. Siz? İsmimi nerden biliyorsunuz? "dedi

     " Ya kusura bakma Sevda bana anlatmıştı da şu çay muhabbetini ordan tahim ettim. Bu arada ben Yasmin. " dedi gülerek.

    "Evet, o mesele."  dedi Rüzgar da gülerek.  

    "Tanışmışsınız ama ben şöyle anlatıyım; Bu gün itibari ile benim ev arkadaşım Yasmin. Dün itibariyle karşı komşum Rüzgar. " dedim. Gülüşmeye başladık.

     Rüzgar bizim okula yazılmış. Yani bundan sonra okula birlikte gideceğiz bir saatlik konuşma içinde Yasmin Rüzgar'a Okulu en ince ayrıntısına kadar anlattı. Rüzgar gidince bizde partiye başladık.

     Pijamalarımızı giydik, müziği son ses açtık. Nasıl olsa müstakil evlerdeyiz. Rahatsız olacak komşu da yok ortalıkta.  Cipsi ve birayı getirmiştim ki kapı çaldı. Bir değil iki değil tam 5 kavanoz bal 100 lira.  Yok bu değildi.  Kapıyı hem zile basarak hemde yumruklayarak çalıyordu. Delikten bakıp kapıyı açtım. Yasminde üst kattan elinde sopayla inince gülmemek için kendimi zor tuttum. Ama gelen azılı katil veya sapık değil; bizim laftan anlamaz, söz dinlemez arkadaşımız Deniz di. Hayır o kadar masanın altından tekmede attım gelmiyceksin diye.

     Kapıyı açınca piç bir gülümsemeyle bize bakıp "merhaba yok mu?"  diyince aynı anda "Yok!"  diye bağırdık ama o bizi geçip içeri gitti. Gözlerimi devirip arkama döndüm "Ne var Deniz?Niye geldin?" dedim.

    "Size katılmak için" dedi gülerek.

     "Kızların pijama partisinde senin ne işin var? Hatırlatırım geçen geldiğinde bana sürpriz yapmak isteyen kuzenimi dövmüştün sarhoşken. "

    " Ya kızım o şeydi işte? "

    "Neydi Deniz?"  dedim tek kaşımı havaya kaldırmaya çalışırken.

    "Ya şey işte... Boş ver ya tamam bu gün olmaz söz." dedi.  Kedi bakışlarıyla.

    "Hayır! Yemezler senin o bakışını" diyip Yasmin ile arkasından itekleyerek çıkardık evden.

Okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Hepinizi çok seviyorum. ^_^

Gitme, N'olur!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin