Aslında insanlarla aramda buzdan duvarlar yoktur benim, cana yakın bir insanımdır çoğu zaman. Ama hiç içimi açmam, açamam insanlara. Güvenmiyorum, belki de güvenemiyorum bilmiyorum. Benimde insanlara karşı kumdan da olsa bir duvarım var. Ama onlardan bu duvarı aşmak için hiç bir çaba göremediğimden, hep dışarıdan bakıp yargıladıkları için kapalıyım bu kadar belki de.
Şimdi ise zorla yemek ısmarlamak zorundayım, tanımadığım birisine üstelik. Sorun ısmarlamak değil, onunla geçireceğim o süre. Üstelik de Fatih'e bu kadar benzerken.
Ben bunları düşünürken çoktan eve gelmiştik. Taksiciye gerekli miktarda para verdikten sonra evime doğru ilerledim. Onun evimde olduğunu bilmek bile beni deli ediyor.
Anahtarımı cebimden çıkartıp kapıyı açtım. Uzun bir süre sessizce bekledikten sonra kapıyı kapattım. Sanırım evde yok. Bunun vermiş olduğu sevinçle,
"I Feel Good. Naninanina. So goooooood. Dındın So go-. "diyerek saçma hareketler yaparken salona giren ağabeyimi(!) görünce olduğum yerde kaldım. İnsan evdeyken bir ses çıkartır, ya da kapı sesini duyunca bir tepki verir, misafirsin sen sonuçta.
" Benim gelişimin seni bu kadar mutlu ettiğini bilmiyordum." dedi alayla.
"Sen yoksun diye zafer dansı yapıyordum bende ama yanlış alarmmış ağabeyciğim. " Son kelimeyi kinayeli bir şekilde söyleyip yüzümü buruşturdum.
" Ah... Kardeşçiğim bu kadar Sevinme yaza kadar buradayım " deyip yalandan bir sevimli suratla mutfağa gitti.
" Ne?! Nasıl ya?! Hayır! Olmaz. Olamaz. Yarın gidiyorsun bu evden fazlasına katlanamam. O pezevenk babana da söyle ona dair hiçbir şey görmek istemiyorum. "
Hah! Olaya bak adını bile bilmediğim bir insanla? Aynı evde? Aylarca? Ben? Yok artık!
" Çok sık dışından düşünüyorsun dikkat et! Adım Mert, ben sana çok meraklı değilim, ayrıca bunu senin annen istiyor. Sen nasıl babamı sevmiyorsan bende onu sevmiyorum merak etme. " iki büyük adımda yanıma gelip bana doğru iyice yaklaştı" Ayrıca sen babanın suçsuz, masum, melek gibi bir şey olduğunu mu düşünüyorsun? Seni çok pis kandırmışlar cici kız" dedi ardından keyiften uzak bir kahkaha attı. Nefesi kulağımı yakarken söylediklerini anlamaya çalışıyordum.
'Seni kandırmışlar... '
' Babanın masum olduğunu mu sanıyorsun? '
Yerime çivilenmiş gibiydim, hareket edemiyordum. Göz yaşlarım gözüme doluyor fakat akamıyordu. Neydi şimdi bu? Annem her şeyi biliyor muydu? Neden bana söylemedi? Peki o zaman Topladığım dosyalar, yaptığım araştırmalar neden suçsuz olduğunu gösteriyordu?
Sonunda hareket edebildiğimde odama çıktım. Kapıyı kapatıp olduğum yere çöktüm. Dizlerimi kendime çekip öylece yerde belirlediğim bir noktaya boş gözlerle bakıyordum. Doğru muydu tüm bunlar? Anlayamıyorum, beynim bu yıkıntı ile jöle kıvamına gelmiş hiç birşey hissedemiyorum. Olduğum yerde sabit bir yere odaklanıp ileri geri sallanıyorum.
Ne kadar süre böyle durduğumu bilmiyorum. Kapı açıldı ama umursamadım.
"Hiç bir şey yemedin. Ye şunları, hasta olup başıma kalma. "dedi Mert ve önüme bir tepsi itekledi.
Kapıdan çıkmadan" Defol git bu evden! Hiç birşey bilmiyorsun sen. Seni ne ilgilendirir ki! "diye bağırarak çıkışmak istesem de sesim fısıltıdan öteye gidememişti. Ağlasam rahatlardım, ama ağlayamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gitme, N'olur!
Ficção AdolescenteSessizlik insanın düşünmek için arka plana attığı ya da düşünmek istemediği ne varsa çıkartıp tam karşısına koyuyordu. Siz görmezden gelmeye çalıştıkça da burnunuzun dibine sokuyordu. Kısacası sessizlik beni pesimistliğe zorluyordu. Biliyor musunuz...