"Fatih," dedim, kapının aralığında halen bekleyen gözleri kapalı Fatih'i gördüğümde ve sesimin titrememesine özen göstererek devam ettim; "Aç gözlerini. Yalvarırım." Derin bir nefes alıp kapıyı kapattı. O yeşilin en tanımsızını barındıran gözlerini yerden ayırmadan yanıma doğru bir kaç adım attı. Bir kaç kelime çıktı dudaklarımın arasından çaresizce "Utanma benden, acizliğimden... Yapamadım, karşı çıkamadım işte direnemedim, ama ne olur sen utanma benden, kaçırma gözlerini. Hem hiç canım yanmadı ki benim. Senin beni kurtarmaya geleceğini biliyordum, bitince sana kavuşacağımı biliyordum ben. Bak geldin işte, hadi evimi..." doğrulduğumda arkamda bağlı olan ellerime baskı yapan sandalye ile birlikte her şey yine umutsuzlaştı. Fatih beni kurtarmaya gelmemişti. Beni son kez görmeye gelmişti, bunu burada geçirdiğim bir hafta sonunda tekrar anladım.
"Utanmıyorum, sadece..."
"O zaman yere bakmayı kes artık!" Yüzüme bakmadan arkama dolanıp bağlı olan ellerimi çözdü, ardından ayak bileklerimde ki ipi. Karşıma geçtiğinde ağır ağır kaldırdı gözlerini birkaç damla kan damlayıp yayılan kirli zeminden. Yeşilinin haricindeki tüm beyazlık kırmızıya bürünmüş kirli sakalları iyice karışmıştı. Bir kaç gündür uykusuz olduğunu belli eden göz kapaklarıydı. Kendine has kokusundan ödün vermemişti. Öyle çok özlemiştim ki onu. Ayağa kalkıp sarılmak istedim, dizlerim buna izin vermedi. Sandalyeden inip hemen yanındaki duvara sırtımı yaslayarak oturdum, Fatih'te yanıma.
İçim onu bulmanın kıpırtısıyla doluyken karışmış sakallarını okşamak için elimi yüzüne uzattım. Sakallarının sertliğini avcumda hissettiğimde istemsizce gözlerim dolmuştu. Gözyaşlarımın süzülmesine izin vererek gözlerimi kapattım, açtığımda kollarımdan süzülüp avucuma kadar gelen kırmızı yoğun sıvı sakallarına bulaşmıştı. Onu okulda ilk gördüğüm gün gelmişti aklıma; kirli sakalları ve bronz teniyle tatilden yeni döndüğü belliydi ve okul idaresi onu kenara ayırmıştı. Ertesi gün de aynı şekilde gelince disipline gitmekten ucuz yırtmıştı. Tek derdimiz bunlardı o sıralar. Şimdi kaçışı olmayan bir ecel, iki yol ayrımı, birleşmiş iki su damlası buharlaşmak üzere olan...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gitme, N'olur!
Novela JuvenilSessizlik insanın düşünmek için arka plana attığı ya da düşünmek istemediği ne varsa çıkartıp tam karşısına koyuyordu. Siz görmezden gelmeye çalıştıkça da burnunuzun dibine sokuyordu. Kısacası sessizlik beni pesimistliğe zorluyordu. Biliyor musunuz...