18. Bölüm

191 14 9
                                    

DİKKAT!

Arkadaşlar medyada Rüzgar var. Yavaş yavaş karakterleri belirlemeye başladım. Eğer önerileriniz varsa bana iletebilirsiniz ^_^ Sizi çok seviyorum.
====================================

Fatih, nasıldı acaba? Ne yapıyordu şu an? Burada olsaydı ne olurdu? Her sabah sıkılmadan bu sorulara cevap arıyordum. Ve yine her sabah ki gibi sorularımın cevabını bulamadan Yasmin seslendi kapının arkasından.

"Sevda, hadi kahvaltı hazır."

"Geliyorum hemen."

Kapıdan çıktığımda Uygar ile karşılaştık. Dikkatimi tişörtünün altından görünen sargısı çekti.

"Kolun nasıl oldu?"

Kısa bir süre koluna baktıktan sonra:

" Daha iyi, sanırım Barış'ın caniliği işimize yaradı ha?" dedi sargı bezinin üstünde elini gezdirirken.

İçten bir gülüşle karşılık verdim. Merdivenden inerken Yasmin'in hazırladığı kahvaltının kokusu burnumu yokladı. Bu nefis kokuyla acıktığımı fark ettim ve adımlarımı hızlandırdım.

"Yasmin, ellerine sağlık. Sendeki bu marifeti neden daha önce keşfedemedim bilmiyorum."

Şımarmışçasına omuzlarını salladı, küçük bir çocuk edasıyla.

"Uygar, senden bir şey rica edebilir miyim?" diye sordum masaya otururken.

Onaylarcasına başını salladı poğaçasından bir parça koparırken. "Arka da garaj benzeri bir depo var bildiğim kadarıyla. Oraya müzik aletleri almak istiyorum. Sen ayarlayabilir misin?" düşünürken yüzünü buruştursada "Halloldu bil" dedi göz kırparak. Çok oyalanmadan kahvaltımı bitirdim ama henüz hiç kimse bitirmemişti. Masada boş oturmanın bir anlamı yoktu.

"Size afiyet olsun. Benim bir kaç işim var dışarıda." deyip yukarıya hazırlanmaya çıktım.

Dolabımı açtım ve hızlıca giyebilcecek şeyler taradım. Kot pantolon ve ekose bir gömlek çıkartıp giydim. Gömleğimi pantolonumun içine sokup biraz dışarıya doğru potlaştırdıktan sonra pantolonuma kemer bulup taktım. Kemerime uygun renkte çantamı alıp içine gerekli birkaç şey koydum. Çantama uygun vanslarımı da giydiğimde ve paçalarımı ikişer kez kıvırdım. Hafif bir makyaj yaptım. Saçlarımı balık kılçığı örüp sağ yanıma aldım. Renk uyumunu da sağlayacak bir saç bandını da bağladıktan sonra artık hazırdım. Beyaz etejerin üzerindeki siyah güneş gözlüklerimi aldım ve merdivenlerden aşağıya indim.

Yasmin masayı topluyordu. Gidip masayı toplamasına yardım ettim ve bulaşıkları makineye yerleştirdim. Oyalanmadan dışarı çıktım.

Kapıyı dışarıdan kapattığımda inanın nereye gideceğimi bilmiyordum. Sadece evde durmamak için çıkmıştım. Anlaşılan o ki şehir merkezine gitmek daha doğru olacak. Telefonu çıkartıp bir taksi durağının numarasını tuşladım. Ardından adresi verip taksinin gelmesi bekledim. Kulaklığımı taktığımda James Arthur söylemeye başladı :

"Dışarıda bir kuş var ve şarkı söylüyor

Ve pencerimin dışında, bir hayat var

Biri ruhumla konuşuyormuş gibi hissediyorum

Bana yaşamak için sebepler olduğunu söylüyorlar

Sana bir resim çizebilirdim

Yüzüme yazabilirdim

Sana bir masalın kutsal yazısını okuyabilirdim

Ve biliyorum,ne kadar soğuk olursa olsun

Ya da omuzlarımda ne kadar taşırsam taşıyım

Gitme, N'olur!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin