ödlek byun

765 75 191
                                    

iyi ki doğdun liderim aşkım her şeyim junmyeonum 💛☀️🍰🎊
hatalarım varsa kusra bakmayınn iyi okumalar bebişlerim!! 😽

şebnem ferah - bu aşk fazla sana

Akşamdan kalma olduğunun ilk belirtisi gözlerini zonklayan başının ağrısına rağmen zar zor açmayı başarabildiğinde 'neredeyim lan ben' diye ilk birkaç dakika boyunca etrafı ve hayatı sorgulamaktır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Akşamdan kalma olduğunun ilk belirtisi gözlerini zonklayan başının ağrısına rağmen zar zor açmayı başarabildiğinde 'neredeyim lan ben' diye ilk birkaç dakika boyunca etrafı ve hayatı sorgulamaktır. Önce nerede olduğunu ve buraya nasıl geldiğini hatırlamaya çalışırsın; bunların cevabı yoksa en son ne bok yediğini hatırlamayı denersin. Ha buna da düzgün bir cevap bulamadığında yanında yarı çıplak yatan arkadaşına bakıp çok güzel bir bok yediğine kanaat getirirsin. Daha da fenası adı geçen yarı çıplak arkadaşınla sarmaş dolaş yattığını fark ettiğinde başlar bütün baş dönmen ve mide bulantın. Neler olduğunu hatırlamaya çalışırken orada öylece kalakalıp tavanı izleyerek bilmem kaç dakika geçirirsin ancak yapmayı tek becerebildiğin sabahın en anlamsız saatinde hayatı sorgulamak olur. Mesela ilk sorula başlayalım: neden her seferinde kendimi Sehun'un evinde buluyorum?  Cevabını düşünürken beynimden dumanların çıkacağına inandığım kaliteli bir soru. Zaten bu fiziksel ve psikolojik yorgunluğumla sabah sabah düzgün bir cevap bulabilmeyi düşünmemiştim. Yalnızca aklıma düşüp beni biraz sarsıtan bir soruydu. Anlamsız anlamsız tavanı izleyip kendimi sorguladıktan sonra Sehun'un karnıma doladığı hayvan gibi ağır kolunu üzerimden kaldırıp kendime nefes almak için alan açtım, sonra da gözlerim yatağın hemen karşısındaki duvara takıldı. Sütlü kahve rengindeki duvarında asılı duran dört siyah rafta çeşitli fotoğraf makineleri vardı. Sehun'un yatak odasını görmeden dahi onun evinin bir köşesinde fotoğraf makinesi koleksiyonu olduğunu biliyordum. Kaç adet olduğunu bildiğim halde emin olmak için yattığım yerden teker teker fotoğraf makinelerini saydım. Yirmi dört. Beş tanesi epey eski modellerdendi. Kodak, Canon, Nikon, Sony, Leica... Her markadan vardı ve evine hırsız girse bu koleksiyonu gördüğünde anında ne kadar zengin olacağını düşünürdü. Sehun odasında adeta servet saklıyordu. Bu kadar parayı nereden bulduğunu gerçekten merak ediyordum. Eğer ailesi sayesinde aldıysa belli ki epey varlıklı bir aileden geliyordu Oh Sehun. Fakat bunu insanların gözüne sokmaktan çekindiğini fark etmiştim. Parasıyla övünen biri değildi, para mevzusu geçtiğinde sesini hiç çıkarmaz, ona yöneltilen sorulardan usta bir şekilde kaçardı. Bazen ailesinin mafya olduğuyla ilgili Kyungsoo ile espriler yapardık, aman Sehun duymasındı.

Sehun aklımda olmasa dahi hep orada bir yerlerdeydi. Yanımda dünya yansa umrunda olmayacak kadar huzurlu bir şekilde yatarken onlu düşüncelerden uzak tutmaya çalışmıştım zihnimi ancak yine dönüp dolaşıp 'girilmez, tehlikeli bölge!' diye tabela astığım Sehun adlı kapıda bulmuştum kendimi. Bazen birinden ne kadar kaçarsanız kaçın kendiniz onun dibinde buluyordunuz işte. Hem de en dibinde. Nasıl olmuştu da Sehun'la 'yine' aynı yatağa girmiştim bilmiyordum. Yarım yamalak hatırladığım son şey sahilde Sehun'la kumlara oturmuş haddimden fazla içmemdi. Sonrası yoktu. Yine yolum Sehun'un evine çıkmıştı anlaşılan.

fotoroman // sebaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin