her şeyin mahvoluşu

604 61 338
                                    

kemerlerinizi sıkı bağlayın, peçetelerinizi yanınıza alın ve kalbinizi iyice hazırlayın. hiç hoş şeyler olmayacak, iyi okumalar... hatalar için kusura bakmayınız lütfeen 💓

fikri karayel - yorgunum çok

O sabah Jongin'e olan hislerimi kesinleştirdiğimden midir yoksa tüm gece Sehun'la uyumanın verdiği huzurdan mıdır bilmem kalbimde tatlı bir hafiflikle uyandım. Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şeyin Sehun'un beni izleyen yüzü olması vücudumda kalan son ağırlıkları da çekip almıştı. Bir tüyden farksız hissediyordum Sehun'un yoğun bakışları altında. Hiç olmadığı kadar rahat bir uyku çekmiştim, ilk kez kafamda dönmeyi bir an olsun kesmeyen düşünceler olmamıştı. Kafam dolu, kalbim ağır değildi. Sehun parmaklarını zarifçe, sanki incinmemden korkarcasına yanağımda gezdirirken karnımın içinde bir düğüm olduğunu ve ayak parmaklarımı sıktığımı fark ettim. Kalbim bir tüyden farksızdı ve Sehun bana dokununca o da toz olup gitmiş gibi hissetmiştim. Bana olan bakışları, dokunuşu ve duyguları o kadar yoğun hissettiriyordu ki bir an bayılacağımı düşündüm. Uyandığımı fark etmesine rağmen huzurlu sessizliğini koruyup yumuşak parmak uçlarını yanaklarımda gezdirmeye devam etti. Parmaklarının aslında benlerimin üzerinde dolaştığını biraz geç, dudağımın kenarında durakladığı sıra fark edebildim. Meğer Sehun benlerimi okşuyormuş, haberim yokmuş. "En sevdiğim buradaki," diyerek dudağımın kenarını okşadı, gözlerini oradan ayırmıyordu. Sonra dün geceden beri parmaklarımın arasında olan diğer elini yavaşça havaya kaldırıp dudaklarına götürdü. Baş parmağıma küçük bir buse kondururken, "Ve buradaki." diye ekledi.

Yaklaşık yirmi bir yıl boyunca benlerimden nefret etmiştim lakin bu sabahtan itibaren benlerimi artık sevmeye karar verdim.

"Günaydın." diyebildim yalnızca, Sehun'un büyüsü altındayken ağzımdan çıkabilen en mantıklı şey bu olduğu için şükrediyordum. Sehun yüzümdeki ifadede ne gördü bilmiyorum fakat bana bakınca gülmesine engel olamadı. "Günaydın. Biraz daha uyu, kahvaltı hazır olunca seni kaldırırım. Olur mu?" Sesinden adeta bal akarken onu nasıl reddedebilirdim ki? Ben başımı aşağı yukarı sallarken büyüsünün etkisi hâlâ devam ediyordu. Neye başımı salladığımı bile bilmiyordum. Sehun bir şeyler fısıldamıştı, sonra eğilip alnıma bir öpücük kondurmuştu ve ben bunun bir rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu ayırt edemeden kendimi tekrardan hayaller aleminde bulmuştum.

Yeniden gözlerimi açmama sebep olan şey kapının ziliydi ve yatağın Sehun'un yattığı tarafı çoktan soğumuştu. Uyku mahmurluğumu üzerimden atmaya çalışırken birkaç saniye, bilemiyorum belki de birkaç dakika, boyunca yattığı yere yüzümde aptal bir gülümsemeyle bakmıştım. Sehun'un kapıyı gelene açmak için ses çıkarmamaya özen gösteren adımlarla odanın önünden geçtiğini duyunca kafamı yastığına gömüp boğazımdan yükselen çığlığımı bastırmaya çalıştım. Uyku sersemliğinin buğuları silindikçe zihnim daha da berraklaşıyordu ve olur olmadık şeyler düşündürtüyordu bana. Mesela şimdi evli bir çift gibi hissetmemin hiç sırası değildi ama... Ama her seferinde kendimi Sehun'un evinde, yatağında ve sofrasında bulduğum gelmişti aklıma işte. Kendi yatağımdan çok onun yatağında uyumuş, yine kendi kıyafetlerimden çok onun kıyafetlerini giymiştim. Şimdi yine onun kıyafetleri içinde kaybolmuş bir vaziyette burnuma dolan kokusunu çekip tüm bunlarla ne yapacağımı düşünüyordum. Bunları düşünmenin hiç sırası değildi, hem de hiç. Hiçbirine alışmamalıydım. Tüm bunlara en başından alışmamalıydım çünkü bu işin sonunda üzülen taraf ben olacakmışım gibi hissediyordum fakat iş işten çoktan geçmişti ve ben deli gibi alışmıştım her şeye.

En çok da Sehun'un kendisine alışmıştım. Tanrım, büyük bir bok yemiştim. Yine ve yine. Hiç mi akıllanmazdı bir insan? Ben asla akıllanmıyordum da.

fotoroman // sebaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin