Ve kalp diye bir organımız var, tüm hayat boyunca bir kere yanar. Öyle güzel yanar ki, acısından kurtulmak istediğini bile düşünemezsin. Kalp diye bir organımız var, içinde o kadar çok umut var ki beyninin kontrolünü bile ele geçirebilir. Kalp diye bir organımız var, bir kere kapısına birine açtıysa bir daha hiç kapatamaz.
Okuldaydım, son dersteydim. Bu ders bitince Doğan'la buluşacaktık. Attığı mesajda benimle buluşmak istediğini söylemişti. Bende, hala cevap vermemiş olsam bile kesinlikle onunla buluşacaktım. "Ders bitince kantinde kahve içmeden kaçmak yok. Haberiniz olsun." dedi Burak. Cevap vermeden hocayı izlemeye devam ettim. Onlarla vakit geçirmek istiyordum ancak, Doğan'ın bana buluşma teklif etmesi benim için her şeyden önemliydi. Kahve içmeye gitsem bile bir an önce kalkıp gitmeyi düşünecektim.
"Alya, bakacak mısın kuzum buraya?" Kenan'a döndüm. Başımı sağa sola sallayıp anlamadığımı belli ettim. "Kahve içelim diyoruz." Kenan bu soruyu bana sormasa Burak'ı bir şekilde ikna edip direkt gidebilirdim. Ancak, Kenan'ın bendeki yeri çok farklıydı. Onun olgunluğunu seviyordum ve dördümüz ne zaman bir şey yapsak mutlaka gözüm ona takılıyordu. Her hareketiyle olgunluğunu gösteriyordu. "Olur." dedim istemeyerek te olsa. Sonra tekrar hocaya odaklandım. Dersi bitirmeye niyeti yokmuş gibi itinayla anlatıyordu. Sabahtan beri dört konu bitirmiştik ama o hiç yorulmadan beşinci konuyu anlatmaya başlamıştı.
Ders bittiğinde, sesimi çıkartmadan kantine indim. Doğan'a biraz işim olduğunu anlatan bir mesaj attıktan sonra. İki kahve bitirdim. Ancak, bizimkilerin hala kalkmaya niyeti yoktu. Gül, her zaman yaptığı gibi Mert'i yine yanımıza çağırmıştı. Kenan onları izliyordu. Burak ve ben ise, boş bakışlarla onlara bakıyorduk. Bu anların, son sakin günlerim olduğunu bilmiyordum.
"Merhaba," Doğan'ın sesini duyunca hızla sandalyeden kalktım. Masadakiler önce ona, sonra bana bakmışlardı. "Bizim Alya ile konuşmamız gereken bir şeyler var. O yüzden ben onu buradan almalıyım."
Kenan gülerek, "Al tabii," dediğinde Doğan omzunu sıvazladı. "Eyvallah kardeşim."
Sonrasında kimseden cevap beklemeden çıktık okuldan. "İyisin, değil mi?" diye sormadan duramadım. Başını hafif bana çevirip güldü. "İyiyim. Ama sen her şeyi öğrendikten sonra iyi olabilecek misin, onu bilmiyorum."
Kaşlarını çattım. Ne gizliyordu benden ? Bir insanın, ne kadar çok sırrı olabilirdi ki? Motoruna bindik. Ardından o yıkık dökük mekana ulaşana kadar tek kelime etmedik.
Oradan içeri girdiğimizde çözüldü dili. "Neden burada olduğumuzu sormuştun," dedi merdivenlere yönelirken. "Ben okumaya geldim." Ses çıkartmadan peşinden ilerlemeye devam ettim. "Polis Akademisi." Duraksadı. Başını hafifçe geri çevirip bana baktı, ardından tekrar önüne dönüp yürümeye devam etti. "Senin hayalindi, gerçekleştiremeyeceğini anlayınca ben geldim." Zoraki güldü. "Benim polisliğimden ne olacaksa!"
Bir yerden içeri girdi. Ardından burayı sahiplendiğini belli edercesine gidip ilerideki koltuklara oturdu. Ben ise karşısında ayakta durmaya devam ettim. "Otur," dedi eliyle önümdeki tekli koltuğu işaret ederken. "Rahat ol. İçimi döküyorum sadece."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CIPA
ChickLitHayatım normaldi, ona aşıkken, onunla oturup konuşmadan, içini bilmeden her şey normaldi. Doğan Alas, hissedemediği her acıyı onun yerine hissetmeyi öğreniyorum. Sıradan geçen günlerim, okula gelip beni almasıyla bitmişti. Biz yaklaşmıştık ya birbir...