C10

70 11 13
                                    

Kaçmıştım. Söylediklerini duyunca kaçmıştım. Çünkü umutlanıyordum. Eğer tutup başkasına aşık olursa yine elimde bir ton umutla kalacaktım. Şimdi ise Doğan ailesinden haber alırken ben mutfakta bir yayla çorbası ve salata yapmıştım. Yanına ne yapacağımı tam olarak bilemiyordum. Asya ve Barkın'ın yediği yemekler çok kısıtlıydı. Doğan, yanıma geldiğinde ona hafif bir tebessüm ettim. "Ne oldu, ne düşünüyorsun?"

"Çorba ve salata yaptım. Bir yemek daha yapmam lazım ama ne?"

"Boşver pastaneden bir şeyler alırız. Bugünde doyarız merak etme."

"Doymak değil de," dediğimde sözümü kesti. "Gel hadi, pastaneye gidelim."

Mutfaktan çıkıp portmantodan ceketimi alıp üstüme geçirdim. Cebinde para olduğunu bildiğim için direkt evden ayrıldık. Motoruna yaklaşğında onu durdurdum. "Hemen ileride pastane. Motora binmemize gerek yok." Başını salladı. Sonra yürümeye başladık.

Yolda hiç konuşmamıştık. Arada bir ben ona kaçamak bakışlar atarken o sadece kısık gözleriyle ileri bakıyordu. Kirpikleri ise her açıdan dikkat çekiyordu. Upuzun kirpikleri vardı. Gözaltları ise her zaman şiş duruyordu. Ne güzel gözleri vardı. Düşündükçe daha da güzelleşiyordu sanki. Ayağım takıldığında yere kapaklanmayı düşündüğüm sırada beni tuttu. Dengemi sağladığım an bıraktı.

"Yere bak yoksa yere kapaklanacaksın." Gülümsedim ve yere bakarak yürümeye devam ettim. Pastane görüş alanıma girdiğinde hemen içeri girdim. Doğan'da peşimden gelmişti.

"8 poğaça, 4 simit, patatesli ve kıymalı börek." Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Evde hayvan olmayacak, biz olacağız." Duraksadı.

"Doğru, evde sen olacaksın." Adama çevirdi bakışlarını. "Ekler alabilir miyim?" Bakışlarımda hayranlık oluştu. Unutmamıştı. Bunu da unutmamıştı. "Başka bir şey alalım mı, kurabiye falan."

"Hiçbirimiz kurabiyeyi sevmiyoruz ki." dedim. Gülümsedi. Gözlerimin içine içine, öyle güzel gülümsedi. İçimi söküp alırcasına gülümsedi. Bin kere kendine aşık etmeye yemin etmişçesine... O gülümsedi, ben öldüm, kalbim dirildi.

"Gitsek mi artık?" Başımı sağa sola salladım. Siparişleri almıştı. Benim yine aklım bir yerlere uçmuştu anlaşılan. "Market var mı?" diye sordu pastaneden çıktığımızda. "Az ileride var." Baktığım yöne doğru yürümeye başladı. Bende peşinden ilerledim. "Ne yapacağız orada?"

"Ivır zıvır bir şeyler alalım. Siz dediniz burda kal diye. Benimde eve bir katkım olsun işte." Başımı yere eğip yürümeye devam ettim.

Market alışverişi de pek kolay sayılmasada bitmişti. Üç poşeti de kendisi taşıyordu ve yüzünde hiçbir ifade yoktu. Geri dönmüştük. Eve ulaşmamıza az kalmıştı ki, benim telefonum çaldı. Arayan Kenan'dı.

CIPAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin