Bence hepimiz için kıpır kıpır olan bir bölümle geldimmmmm🥳🥳 Keyifli okumalarr...🏀
Dirseğimi dizime bastırarak yanağımı avuçladım. Gözlerim parkede ısınma hareketleri yapan sporcuların üstünde gezinirken bir yandan da sıkıntıdan üflüyordum.
Okullar arası basketbol turnuvası başlamıştı ve önceki yıllarda olduğu gibi bu senede tüm okulların gözü kulağı bu turnuvadaydı. Bizim okul ve ÖYAL yani Kerimgilin okulu kanlı bıçaklı olduğu için bu kadar ilgi vardı. Her sene mutlaka bir olay oluyor ve namımız şehirden şehire yayılıyordu. Ben ne kadar rekabeti seven bir insan olsamda geçen seneki dehşet verici olaydan sonra ilgilenmeyi bırakmıştım. Kendilerini resmen Amerikan filmlerindeki kolej çocukları zannediyorlardı bu da onların durması gereken sınırları tamamiyle ortadan kaldırıyordu.
Elinde telefonlarımızla nefes nefese yanıma gelen Erem'e baktım. Yine bir şeyler oluyor gibiydi.
"Kerimgil yarı finale çıkmış ama koç, Kerim'i ilk çeyrekte benche oturtmuş." dediğinde kaşlarımı kaldırarak şaşkınca baktım ona.
"Ciddi misin? Kerim takımın kaptanı ve jokeri değil miydi niye böyle bir şey yapmış?" diye sorduğumda yüzünü buruşturarak alnını kaşıdı.
"Şu birkaç günde bir şeyler oldu ona. Obradan da papara yemiş şimdi de Serkandan yedi. Konsantrasyon kaybı mı yoksa bir yerinde bir sıkıntı mı var bilmiyorum ama göze batmaya başladı. Sosyal medyada linçlemeye başlamışlar zaten." Telefonunda bir yerlere girip ekranı bana çevirdi. "Bak."
Kerim'in son attığı fotoğrafının altında hakaretten tutun da aşağılayıcı sözlere kadar bir ton yorum vardı ve hepsinin de hemfikir olduğu, Kerim'in okul takımından atılmasıydı. Daha birkaç gün önce herkesin göz bebeği olan birinin neden böylesine gözden düştüğünü anlayamamıştım. Zirveye çok çabuk çıkardıkları gibi yerin dibine de çok çabuk sokuyorlardı.
"Şimdi kim bilir ne haldedir ya yazık çocuğa." diye mırıldandığımda Erem dudaklarını bükerek kafasını salladı.
"Kesin geberene kadar antrenman yapıyordur. Gör bak, finalde hepsine tükürdüğünü yalatacak."
Kafamı salladım. "Buna kuşkum yok."
Isınma hareketlerini sonlandırıp maça geçtiklerinde sıkıntıyla gerindim. Şu anda burada boş boş bunları izlemek yerine birkaç sayfası kalmış olan test kitabımı bitiriyor olabilirdim. İstediğim üniversiteyi bana kazandıkları ya da Kerim'e kaptıracakları kupa getirmeyecekti.
Oturduğum yerden ayaklandım. Elimi omzuna koyup yoğun sesten dolayı kulağına eğilerek, "Ben eve gidiyorum geliyor musun?" diye seslendim. Kafasını salladı.
"Yunusla proje ödevi için sözleştik, onu bekleyeceğim mecburen." dediğinde yüzümü sallandırarak omuzlarımı silktim. "Geçmiş olsun sana, görüşürüz o zaman."
Uzanıp yanağını öptükten sonra ayağımın ucundaki sırt çantamın kulplarını kolumdan geçirdim. Son iki dersimiz kaldığı için müdür yardımcısı bizi buraya postalamıştı eminim ki bir olay olur mu diye kendisi de buralarda bir yerdeydi. Ona gözükmeden salondan çıkmayı becerebilirsem okuldan da çıkabilirdim.
Ağızlarının suları aka aka maçı izleyenlerin homurdanmalarını umursamadan önlerinden hızla geçtikten sonra koşa koşa arenanın kapısından dışarı çıktım. Kafamı uzatıp çevrede biri var mı diye kontrol ettiğimde tam da tahmin ettiğim gibi kimsenin olmadığını gördüm. İçeride maçı izlemeye dalmış olmalılardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
13 Numara
Teen FictionAcıyan yaralarım vardı benim kendime bile itiraf etmediğim, gülüşlerimle sakladığım. Acıyan yaraları vardı onun ne yaparsa yapsın şifasını bulamadığı. Kalbini kalbime denk düşür yaralarımız gibi. Karış tenime, buluşsun ruhlarımız buluşsun ki bi...