🏀
Tırnaklarımı kotumun yüzeyine sürterken karşımda arkadaşlarıyla güle oynaya kutlama yapan Kerimle göz göze gelmemeye çalışıyordum. Aramızda geçen o garip konuşmanın üstünden bir hafta geçmişti ve o süre zarfında pek yan yana gelmemiştik ama şimdi birkaç gün önce kazandıkları Cumhuriyet Kupasının kutlaması vardı ve Erem'in zoruyla ben de dahil olmuştum. O kadar erkeğin içinde yabancılık çekeceğini söylemişti ama eşleriyle sevgililerinin de geleceğini hesaba katmamış olmalıydı. Velhasıl kelam şimdi karşılıklı oturmuş bir tebrik ve teşekkürden öteye geçememiştik. Onun karın ağrısı vardı böyle uzak durması normaldi de ben neden kaçıyordum onu anlamıyordum.
Önümdeki içeceğin pipetini dudaklarımın arasına alarak yanımda oturan Nata'ya döndüm. Jan'ın eşi Natalija, yedi aylık hamileydi ve tatlı karnıyla önündeki pastayı hunharca yiyordu. Sevimliliğine gülmeden edemedim. Bakışları gülüşümle bana döndü.
"Komik gözüküyorum değil mi?" diye sorduğunda kafamı sallayarak reddettim onu. İngilizceyi katletmemeye çalışarak cevap verdim.
"Çok tatlı gözüküyorsun." dediğimde çikolata bulaşmış dudakları iki yana kıvrılarak kocaman bir gülümseme bahşetti bana.
"Teşekkür ederim tatlım. Hamilelik iştahımı bir hayli kabarttı, abartmamaya çalışıyorum ama görüyorsun." diyerek kıkırdadı.
"Kuzenim hamileyken karnı yarım bir dünya gibiydi. Onu görsen senin karnın küçücük kalır." dediğimde kaşlarını kaldırdı.
"Ona dokunmak ister misin?"
Böyle bir şey beklemediğim için şaşkınlıkla dudaklarımı araladım. "Sahiden mi? Karnına dokunulmasından hoşlanmazsın diye düşündüm. Kuzenim dokunmamıza asla izin vermezdi." dediğimde yüzünü buruşturarak omzunu silkti.
"Güzel enerjini verirsin." dedikten sonra heyecandan titreyen elimi ellerinin arasına alarak yeşil, şifon elbisesinin üstünden karnına yasladı. Parmak uçlarımda hissettiğim sertlikle dudağımın kenarını ısırdım.
"Mükemmel! Bu harika!" Sandalyemi ona doğru kaydırıp heyecanla iki elimi de karnına sardığımda kahkaha attı.
"Sakin ol!"
Yanımda oturan Erem, Nata'nın kahkahasıyla ilgisini bize yöneltirken Nicolo ve Gigi'nin eşi Katharina ve Camilla da yanımıza geldi. Erkekler koyu bir sohbetin içindeydiler. O kadar hızlı konuşuyor ve kahkaha atıyorlardı ki ortada ne döndüğünü yakalayamıyordum bu yüzden de ilgileri pek bizim üstümüzde değildi.
Kati parmaklarını benim ellerimden kalan boşluğa koyarken sarı saçları koluma döküldü. "Bunu yapmayı çok seviyorum!"
Sessizce güler gözlerle bizi izleyen Erem'in elini tutup kendi elimin yerine koydum. "Bak, hareketlerini hissediyor musun?" diye sorduğumda tam o sırada küçük Liam güçlü bir tekme attı. Heyecanla güldük.
Saçlarımı arkaya atarken gözlerim dalgın bir şekilde bana bakan Kerimle kesişti. Utançla gözlerimi kaçırdım. Beni mi izliyordu?
Kendime hakim olmayarak yeniden ona döndüğümde gözlerinin hala üzerimden ayrılmadığını gördüm. Utansam da yeniden kaçmadım bende ona bakmaya devam ettim. Ona bir nevi meydan okuduğumu fark etmiş olmalı ki dudakları alayla yukarı kıvrıldı. Başını sallayarak yanında onu dürtükleyen Kostas'a döndü.
Farklı bir dilde sanırım Yunancaydı, bir şeyler konuşup sesli bir şekilde gülmeye başladıklarında dudaklarımı ısırdım. Benim hakkımda bir şey konuşuyor olabilirler miydi? Ne konuşabilerdi ki?
Dikkatimi yeniden doğuma az bir zamanı kalmış olan kadına çevirdim. "Biraz zor geçiyor bu aylar ama onu kucağıma alacağım için heyecanlıyım." dediğinde tebessüm ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
13 Numara
Fiksi RemajaAcıyan yaralarım vardı benim kendime bile itiraf etmediğim, gülüşlerimle sakladığım. Acıyan yaraları vardı onun ne yaparsa yapsın şifasını bulamadığı. Kalbini kalbime denk düşür yaralarımız gibi. Karış tenime, buluşsun ruhlarımız buluşsun ki bi...