Yıllar sonra gelen final bölümümüz😭😭Bu kadar geç yazacağımı hiçbir şekilde düşünmüyordum ama ne yazık ki bir türlü kafamı toparlayıp yazamadım. Bu kadar beklettiğim için özür dilerim. Umarım beni affedebilirsiniz🤍
Benim için harika bir hikayeydi. Bütün karakterleri yazarken hayatımdan birer parça kattım desem yalan söylemiş olmam. Hepsi göz bebeğim, canımın içi. Kitap için bana canım basketbol takımım ilham olmuştu idolüm Gigi ile birlikte💙 fakat şimdi o takımdan eser yok bu birazcık beni yıkıyor ama alıştım maalesef🥺 her güzel şeyin bir sonu var. Umarım siz de bu kitapla birlikte isteklerinizin, hayallerinizin hayatınız için ne kadar önemli olduğunu, onlar için gerekirse ailenizle bile savaşmanız gerektiğini anlamışsınızdır.
Unutmayın hayata bir kere geliyoruz. Başkalarının bizim için planladığı geleceği mi yoksa kendi parmaklarımızla ördüğümüz geleceği mi yaşarsak mutlu oluruz bunu düşünüp ona göre ilerlemeliyiz. Bu hayat bizim.
Hepinizi çok öpüyorum, kendinize çok çok iyi bakın. Başka hayatlarda görüşmek üzere💙
🏀
Jan "Tamam çok da abartma şimdi. Biz de olsak öyle yaparız dedik. Demedik mi?" diyerek küçük huysuz bir çocuk gibi bize döndüğünde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Maçı kazandıkları zaman takım arkadaşlarının Kerim'i aralarına alıp hunharca sevmelerine fena bozulduğu için tavırlı davranmaya çalışıyordu ama küçük bir oğlan çocuğu gibi gözüktüğünün farkında değildi.
Nata gözlerini devirip Jan'ın koluna vurdu susması için. Şu an içinden rezil ettin beni diye yakındığını gözlerinden anlayabiliyordum. Elinden gelse onu paylardı.
Kerim hala sevinçten dolu dolu olan gözlerini devirip kıkırdadı. "Kıskandığını bu kadar belli etmesen keşke." dediğinde Jan'a başından beri destek çıkan Gigi ensesine şaplak attı.
"Dilin çok uzamış senin koca kafa! Yaşına başına bakmadan döveriz seni." dediğinde şakacıktan yüzümü buruşturup kolumu Kerim'in beline sıkıca dolayarak kendime doğru çektim.
"Hey hey hey! Sen kime kimin yanında posta koyuyorsun bakayım?" dediğimde Obra bıyık altı güldü. Bu halimiz onu bayağı bir eğlendiriyordu. Onu hayatında hiç gülmediği kadar güldürmüş olabilirdik. Hani neredeydi bizim madalyamız?
Gigi koca parmaklarını saçlarımın arasına sokup darma duman ederek "Sus kız sen! Hemen sevgilinin tarafını tut!" dediğinde huysuzca kaşlarımı çatarak homurdandım.
"Seni mi tutayım? Tabi ki de onu tutacağım!"
Gözleri teessüf edermiş gibi kısıldı. "Yazıklar olsun!" diyerek cık cıklamaya başladığında içirdiğim sütler haram olsun, yemedim yedirdim, içmedim içirdim diye devam etmesini bekledim tanıdık cümlelere ama trip atar gibi çenesini diğer tarafa çevirmekten başka bir şey yapmadı. Kıkırdadım bu haline burukça. İçindeki küçük çocuk her daim onunlaydı.
"Yeter bu kadar zevzeklik. Çocuğun ilk gününü burnundan getirmeyin."
Kerim hariç hepimiz şaşkınca açtığımız gözlerimizi Zeljkoya çevirdik. Bunu söyleyen sen misin der gibi baktığımızdan emindim çünkü içeride o kadar çok homurdanmıştı ki diğerlerini olduğundan daha da huysuzlandırmıştı şimdi ise olgunca davranıyor ve onu desteklemelerini söylüyordu. İçerideki o halini görmesem ben bile kanabilirdim ona.
İğneli bakışlarımızı fark edince kaşlarını çatarak tek tek bize baktı. "Ne var? Ne bakıyorsunuz öyle tip tip?" dediğinde Gigi biraz önceki cık cıklamasını yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
13 Numara
Fiksi RemajaAcıyan yaralarım vardı benim kendime bile itiraf etmediğim, gülüşlerimle sakladığım. Acıyan yaraları vardı onun ne yaparsa yapsın şifasını bulamadığı. Kalbini kalbime denk düşür yaralarımız gibi. Karış tenime, buluşsun ruhlarımız buluşsun ki bi...