Onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine💃🏻💃🏻💃🏻
Müzik: İkiye On Kala - Bütün İstanbul Biliyo
🏀
Son iki saniye kala orta sahadan yolladığı üçlük potaya girdiğinde çığlık atarak olduğum yerde sevinçle tepindim. "Senin Allahına kurban, Allahına!"
Erem de benim gibi sevinçten zıplarken birbirimize dönüp sıkıca sarıldık. Playoff yolunda Real Madridle oynuyorduk ve üçüncü çeyrekteydik. İki sayı gerideydik ta ki Kerim'in attığı mucizevi üçlüğe kadar. Bugün kariyer maçını oynuyor olabilirdi.
Tanımadığımız insanlarla iç içe girmiş takıma tezahürat yapmaya devam ettiğimizde bir haftaya yakın boğazımın ağrıyacağından emindim. İlk çeyrek bittiğinden beri ne söylediğimi bilmeden bağırıyordum. Bir ara kendimi o kadar kaptırmıştım ki faul atışında salonda benim sesim yankılanmıştı. Utançla yerime çöküşüm adının Furkan olduğunu öğrendiğim bir abinin ayağa kaldırmasıyla son bulmuştu. Beni Kerim'in paylaşımlarından da tanıdıklarından goygoya katmaları zor olmamıştı.
Hakemin düdüğüyle oyun yeniden başladığında salonda kulakları sağır edecek bir uğultu oluştu. Sanki rakibimiz değil de düşmanımız gibi hunharca bağırıyorduk.
Kerim'in üçlüğüne Llull köşeden karşılık verdiğinde kısa süreli homurdandık. Kerim, Kostas'ın verdiği topu baskıya rağmen yarı sahayı geçirdikten sonra içeri penetre eden Kostas'a attı. Kostas oyuncuları üstüne çekip topu yeniden Kerim'e attığında eli sıcak olan Kerim dipten bir üçlük daha yolladı.
"Ateş ediyor, ateşş!"
Campazzo topu Tavares'e ulaştıracaktı ki Gigi'nin araya girmesiyle topu çaldık. Hızla ilerleyip turnike basket attığında ellerim acıyacak kadar alkışladım. Islık çalmak da istiyordum ama bu ortamda yetersiz kalıyordu.
Yarı sahayı hızla geçip topu aralarında dolaştırmaya başladıklarında endişeyle ellerimi başıma bastırdım. Eğer şimdi bir üçlük yemezsek oyunu koparırdık. Top kayıpları bir hayli fazla olduğu için konsantrasyonları bozulmuştu içlerinde sadece katır inatlı Llull'e söz geçiremiyorduk. Bu adamın bu bitmeyen inadı beni deli ediyordu.
Llull'un penetresine Veselyden sert bir blok geldiğinde heyecandan kendimden geçmiştim. "Görevliler nerede görevliler nerede? Burada sağlı sollu tokatlıyor bizimkiler bee!" diye bağırdığımda bizim oturduğumuz bloktakiler güldü.
"Sert sokuş var sert sokuş!"
Edepsizce güldüm,diğerleri hönkürdü.
Son çeyrek başladığında üç sayı önde olan bizdik fakat maçın başından beri kıpkırmızı olan Obradovic oyuncularına kızarak bir şeyler söylüyordu. Onu böyle yakından görünce Kerim'in neden depresyona girdiğini daha iyi anlamıştım. Şayet beni nazik bir dille azarlasa bile kendime gelemezdim ki onlarla diyaloglarını az çok tahmin edebiliyordum. Düşüncesi bile tüylerimi ürpertiyordu.
Gigi sırtı dönük oyunuyla imza atışını bir kere daha gerçekleştirdiğinde elimi önümdeki demire şevkle vurdum. "Laylalalay laylalalay laylalalay Gigi Datome! O ooo o oooo Gigi Datome!"
Elleri ısınan Kostas, Kerim ve Bobby ile birlikte üçlükler yağmur gibi yağmaya başladığında Llull'un bile inancı son beş dakika kala söndü. Tek direnen o olduğu için onun gardının düşmesiyle aradaki farkı çift sayılara çıkardık ve son bir dakika kala klasik tüm oyuncuların adlarını onlara özgü bestelerle söylemeye başladık.
"Kerim, Kalyen... Kerim Kalyen oley! Kerim, Kalyen... Kerim Kalyen oley!"
Kerim ellerini kaldırarak taraftarı alkışlarken gözlerini bizim olduğumuz tarafa çevirdi. Gözümü kırpıp kocaman bir gülümseme gönderdim ona. Bu maçın, bu sevginin, bu desteğin onun için ne kadar önemli olduğunu gözlerinden görebiliyordum. Okulda yaşadıklarını belki buradaki taraftarlar tam bilmiyordu ama ben biliyordum. Hem okuldakilere tükürdüğünü yalatması hem de aidiyet duyduğu takımın taraftarlarının böyle göz bebeği olması kırık kalbini çok güzel bir şekilde onarıyordu. Kendine güveni yerine gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
13 Numara
Dla nastolatkówAcıyan yaralarım vardı benim kendime bile itiraf etmediğim, gülüşlerimle sakladığım. Acıyan yaraları vardı onun ne yaparsa yapsın şifasını bulamadığı. Kalbini kalbime denk düşür yaralarımız gibi. Karış tenime, buluşsun ruhlarımız buluşsun ki bi...