Basketbol şubenin evrim değil devrimini görünce bayağı bayağı üzüldüm hatta yıkıldım desem daha doğru olur bunu gidişata da yansıttım sanırım kusuruma bakmayın :'(
Müzik: Anıl Piyancı/ Perdenin Ardındakiler - Yağmurlar
🏀
Avuçlarımı birbirine sürterek yeşil ışığın yanmasını bekledim. Elimdeki kaynakları bitirdiğim için kitapçıdan kitap almaya gidiyordum.
Aslında durmadan hem fiziken hem de mental olarak kendimi bu derece yormamam gerekiyordu sağlığımın etkileneceğini biliyordum ama çevremdeki insanlara olan hırsımı vurarak, kırarak değil de bu şekilde atmaya çalışıyordum. Bilmiyorum belki de başarısız olmamı dört gözle bekleyen ailemi hayal kırıklığına uğratmak istediğim için de olabilirdi.
Sonunda yayalar için ışık yandığında seri adımlarla karşıya geçip yolun kenarındaki büyük kitapçıya girdim. Yıllardır buraya geldiğim için aradığım kitapları nerede bulacağımı biliyordum. Herhangi bir çalışanın radarına takılmamak için neredeyse koşar adım merdivenlerden aşağı indim. Başımda dikilip de bir şeylere yönlendirmelerinden hoşlanmıyordum. Gözüm ve ayaklarım vardı sonuçta.
Kaçamak bakışlarım romanların dizildiği kitaplara değiyordu ama o tarafa gitmemek için bayağı bir direniyordum. Test çözmem, ders çalışmam gerekiyordu kitap okumanın zamanı değildi.
Aradığım kitapları çabucak bulurken zaman kaybetmeden kasaya gidecektim ki gözlerim tanıdık bir simaya değdi. Kaşlarımı çatarak doğru mu diye bir daha baktım ama gerçekten de oradaydı.
Meraklı bir ifadeyle yanına doğru ilerliyordum ki önümü kapatan rafın ardından bir kızın çıkmasıyla ayaklarımı yere kazıyarak durdurdum. Koyu kahve saçları omuzlarına dökülen, uzun boylu ve fiziği sinir bozucu derecede güzel olan kızın o kız olduğunu anlamam uzun sürmedi. Kendisini okulda düşündüğüm Kerim'in omzuna elini koymuş gülerek bir şeyler söylüyordu. Fesat düşüncelerimi arkadaşıdır diye avutmayı ne kadar istesemde temas halindeki tenleri buna izin vermiyordu.
Hayal kırıklığıyla dolan gözlerimi üzerlerinden çekip beni görmelerine müsaade etmeden hızla yukarı çıktım. Okul saati olduğu için pek dolu olmadığından ödemeyi çabucak yapıp dışarı çıkarken sıkmaktan iç içe geçirdiğim dişlerimi alt dudağıma geçirdim.
Fotoğrafımı paylaştığında neler düşünmüştüm birde hah! Dinlemeyi seçtiğim mantığım beni yanıltmamıştı. Karşısına geçip aramızdaki etkileşime güvenerek aptalca bir soru sormadığım ya da o paylaşımının ardından mesaj atmadığım için derin bir soluk bıraktım.
Kıskanmaya hakkım yoktu. Hayatında sadece arkadaş olarak varken konuştuğu, gülüştüğü belki de flörtleştiği birini kıskanmaya hakkım yoktu çünkü onun için bir şey ifade etmiyordum. Damağımda acı tat bırakan bir gerçekti ama gerçekti. Saçma sapan heveslenmelerimin önüne geçmişti. Onunla hiçbir şekilde olamayacağımızı bilmeme rağmen umutlanmak benim aptallığımdı.
Ruh sağlığım için aramızdaki mesafeyi kalın uçlu bir kalemle belirtmem gerekiyordu. Üzülen olmak istemiyordum.
Düşüncelerim bir böcek gibi beynimi kemirirken gözlerimi birkaç saniye kapatıp derin bir nefes aldım. Ağlayacak, kendimi paralayacak halim yoktu. Her zaman ki gibi birinden hoşlanmış ve karşılığını alamamıştım. Hiç yaşamadığım bir duygu değildi.
Ayakkabılarımla yeri çiğneye çiğneye okula girerken gözlerim birileriyle buluşmasın diye önüme bakarak hızla sınıfa çıktım.
"Oooooo kimler gelmiş kimler!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
13 Numara
Teen FictionAcıyan yaralarım vardı benim kendime bile itiraf etmediğim, gülüşlerimle sakladığım. Acıyan yaraları vardı onun ne yaparsa yapsın şifasını bulamadığı. Kalbini kalbime denk düşür yaralarımız gibi. Karış tenime, buluşsun ruhlarımız buluşsun ki bi...