-Ne olmuş buluta?
-O bir sene sınıfta kaldı.
-Ne var bunda?
-Sınıfta kalmasından çok neden kaldığı önemli. Çünkü bilerek kaldı.
-Dalga geçiyorsun herhalde
-Hayır geçmiyorum . Onun normalde gitmesi gerekiyordu ama bekledi. Notları güzünden bile değil kendi kendini bıraktı. Onu yanındaki arkadaşlarıyla birlikte tuvalette konuşurken duydum birisini beklediğini ve buradan onunla gideceğini söyledi. O kişinin buraya geleceğini söyledi inanabiliyor musun? Ve sende onun gideceği sene gelmiş oldun.
-Ve sende bunlara inandın mı?
-Dediklerinin hepsi oluyor yani evet inanıyorum . Baksana son senedeyken okulundan ayrılıp buraya geldin. Ve sana yazan da oymuş.
-Okulumdan ayrılmadım masal atıldım. Beni kendisi buradayken nasıl artırabilir söyler misin? Bence yanlış anlamışsın .
-Sana gerçeği söylüyorum.
-Ortada gerçek yok hepsi sadece saçmalık.
Yüzünün kızardığını görünce onu bırakıp çantamı aldım. Oradan ayrıldıktan sonra dolmuşların olduğu yere gittim. Dolmuşun içine girdikten sonra parayı ödeyip arkadaki favori koltuğuma geçtim . Kalkmasına 10 dakika olduğu için kitabımı çıkarıp okumaya başladım. Henüz tüm kitaplarını okumamıştım ama içlerinden en sevdiğim Kusursuz Plan olmuştu. Bir kaç sayfa okuduktan sonra dolmuş hareket etmeye başlayınca kitabımı kaldırdım ve müzik açtım.
...
Evin önüne gelince bitmiş durumdaydım. Zili çaldığım halde kimse açmayınca tekmeledim. En sonunda süper zekam evde kimsenin olmadığını anladığında sütyenimden anahtarımı aldım ve kapıyı açtım. Evde kimse yoktu hay maşallah çok zekiydim. İçeri girince ayakkabıları ve çantamı çıkarıp yere koydum ve terliklerimi giydim. Mutfağa girdiğim zaman buzdolabının en altındaki etleri ve mantı paketlerini kaldırıp iki dondurma çıkardım. Televizyondan güzel bir animasyon açıp izlemeye başladım. Buz devrini çok seviyordum.
Kapıdan gelen tıkırtılarla çöpleri ve yarım kalmış mısırımı alıp hemen odama fırladım.
-İpek
-Efendim
-Akşama biryere gideceğiz hazırlan.
-Tamam
Dolabımın önüne gelip siyah bir pantolon ve uzun bir tişört giydim. Onların yanına gidince birlikte evden çıktık. Arabaya doğru gitmemle babamın yürüyeceğiz demesi bir oldu. Açlık ve yorgunluktan bir deri bir kalmıştım zaten birde yürümem mi gerekiyordu? Nihayet vardığımızda ayaklarıma kara sular inmişti. Gerçek anlamda ölüyordum. En fazla 100 adım yürüdün salak diyen iç sesime karşı artık bir dava açmam gerek diye düşünmeye başladım .
Kapıyı bize topitop yanaklı çikolata saçlı sakız gözlü ve mısır tatlılığında ponçik bir teyze açtı.
İçeri girmemizle hemen sarılıp yanaklarını öptüm. Yanındaki amca bey bitter gibiydi ama onu da öptüm. İçeri geçeceğim sırada duyduğum tanıdık bir sesle kafamı çevirdim.
-Beni öpmeyecek misin?
