1. Bölüm : Kalbim Kadar Çok

441 139 250
                                    

(Fiore'nin Anlatımıyla)

Babamın Birliğinden pardon şirketinden dışarıyı izliyordum. Dün çok zorlu bir görevden gelmiştim. Ama yorgunluk gibi bir şey hissetmediğim için bugün yine işteydim. O sırada kapım tıklatıldı.

"Signora Fiore, inizia l'incontro." (Bayan Fiore, toplantı başlıyor.)

"Okay, puoi uscire." (Tamam, çıkabilirsin.)

Yine nasıl bir kimliğe bürünecektim acaba? Ben kapıdan girerken içeriye Soner Amcamda girdi. Ama onu burada kimse Soner olarak tanımıyordu, herkes Mark olarak tanıyordu. İçeriye her zamanki gibi büyük bir ciddiyetle girdim ve yerime oturdum. O sırada bizim ekipten birisi soru sordu.

"Chi trovi adatto a questo lavoro, Signor Simone?" (Bu iş için kimi uygun görüyorsunuz, Bay Simone?)

"Fiore Bianch." Babam beni uygun gördüğünü söylüyordu. İyi ama hangi işe?

"Scusa, non conosco l'argomento. Quale lavoro?" (Pardon, ben konuyu bilmiyorum. Hangi iş?)

"Te lo dirò presto." (Ben sana birazdan anlatacağım.)

Konunun ne olduğunu bilmediğim için sinirlenmiştim. Toplantı yaklaşık yarım saat sürdü ve her zamanki şeylerden söz etmişlerdi. Toplantı bitiminde herkesin çıkmasını bekledim. Sonunda sadece Soner Amcam ve babam kalmıştı.

"Evet baba, hangi işten söz ediyorsun?"

"Kızım bak öncelikle sakin olmanı istiyorum. Ayrıca bu işi kabul etmek zorundasın. Çünkü bu konuda sadece sana güvenebilirim."

"Bana ne yapacağımı tam olarak anlatacak mısınız artık?"

Soner Amcam bana baktı ve konuşmaya başladı.

"Baban seni Türkiye'ye gönderecek Fiore."

"Ne? Ne demek Türkiye'ye? Ben oraya asla geri dönmem."

Babam sinirlenerek konuşmaya başlamıştı. Bana ilk defa bu kadar yüksek sesle konuşuyordu.

"Dönmek zorundasın Fiore. Bu işi sadece sen yapabilirsin, herkes batırır ama sen batırmazsın. Türkiye'ye gideceksin ve Atasoy Şirketlerde Müdür Yardımcısı olarak çalışmaya başlayacaksın. Orada senden belirli zamanlarda belirli belgeleri almanı isteyeceğiz. Birlikteki en başarılı ajan sensin. Harika dövüşüyorsun, en önemlisi rakibinin aklını okuyabiliyorsun. Adamların sadece gözlerine bakarak bir sürü bilgi edinmemizi sağlayacaksın."

"Ben böyle bir şey istemiyorum. Şimdiye kadar tüm görevlerimi başarmış olabilirim ama bu olmaz. Çünkü Türkiye'ye bir daha annem olmadan dönemem." Söylediğim son sözde babam gözlerime bakmayı bırakmıştı. Mutsuz olduğunu belli eden bir şekilde yan tarafa baktı.

"Neden gözlerime bakmıyorsun baba? Ne düşündüğünü bilmek istiyorum."

"Ama ben bilmeni istemiyorum. Dediğimi yapacaksın. Oraya gidip işe başlayacaksın sonrada o şirketi başlarına yıkıp geleceksin. Sadece sana güveniyorum çünkü sen diğer insanlar gibi değilsin."

"Evet baba! Diğer insanlar gibi değilim! Hatta ben insan olduğumdan bile şüpheliyim. İnsanlara ait hiçbir duyguyu taşımıyorum. Sadece lanet bir öfke hissediyorum. Ben sana seni seviyorum bile diyemiyorum. Çünkü sevmek ne demek bilmiyorum! Unuttum! İnsan gibi hissetmemi sağlayan tek şey yemeklerden tat almam. Başka hiçbir şeyim sizin gibi değil benim. Daha dün vuruldum ben baba. Hemde karnımdan vuruldum, ama şimdi ayaktayım. Çünkü lanet olası bir acıyı bile hissedemiyorum. İki gün önce sokakta bir çocuk karşıma çıktı. Ağlıyordu ona teselli bile veremedim. Çünkü ben ağlamanın bile ne demek olduğunu bilmiyorum. Tina bana en yakın arkadaşı olduğumu söylüyor ama ben arkadaşlığın bile ne demek olduğunu bilmiyorum. Şimdi Türkiye'ye gideceksin diyorsun. Tek başıma gideceğim için endişe bile duyamıyorum. Sadece gitmek istemediğimi biliyorum. Ben insan falan olamam baba! Ben anca yemek yiyebilen bir robot olabilirim. Şu an senin ne hissettiğini bile anlayamayan zavallı bir robot. Söylesenize ben en son ne zaman isteyerek gülümsedim? Yıllar önce, çünkü bir robot gülümseyemez. Çünkü bir robot içten gülümsemenin ne demek olduğunu bilmez."

AJAN: DUYGUSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin