Bu hafta'nın 3. Bölümü oluyor sanırım bu bölüm. Ve umarım beğenirsiniz.. Yorumlar istiyorum mutlaka. Hertürlü eleştiriye açığım. Düşüncelerinizi değerlendireceğim. Buarada unutmadan bi parodi ekibi kurmak istiyorum. İlgilenenler varsa bu bölüm altına yorum yapabilir. Artı parodiyi Twitterda yöneteceğiz. Sizleri çoooookkk seviyorum! İyi okumalaaarr! :*
Bölüme yakıştığını düşündüğüm iki söz paylaştım. Multimedia'da bulunan şarkı 'Toygar Işıklı - Sardunyalar '. Şarkı eşliğin de okursanız daha güzel olur diye umuyorum.
"Sevmek bir başkasının yaşamını yaşamaktır."
Balzac"Bir kalbin içinde ne taşındığını asla bilemezsin. Kırmadan önce iyi düşün. Belki de içindeki sensin."
William Butler♉
Onu karşımda görünce bir tuhaf olmuştum. Onu geçtim sesi kulağımda yankılanıyordu. Duygularım karmakarışık olmuştu. Yüzü hala aynıydı, gözleri de hala yemyeşildi. Değişmemişti, sadece büyümüştü. O küçük minik Gökhan'ı olgun bir bedene yerleştirmişlerdi sanki. Sesi biraz olgun bir beyefendi gibi çıkıyordu. Duygularıma bi ad veremiyordum şuan. Çünkü onu görme umudumu yitirmiştim. Ve şuan capcanlı karşımda dikiliyordu. Onsuz karanlıktaydım sanki şimdi ise bir ışık yanmıştı.
"Evet, benim." dedim bir süre sonra cevap olarak.
"Gerçekten çok değişmişsin."
Ben ve değişmek? Neyim değişmişti onun için acaba. Ben hala eski sakar salya sümük ağlayan o saf kızdım işte. İlla sinir edecekti! Sensin değişmiş! Sakin olmam gerekiyordu. Bu oda beni zaten yeterince germişti.
"Sende." diye cevapladım.
Biz hala birbirimizi süzerken, mafya kılıklı olan Adam bize nerede olduğumuzu hatırlatmak gibi öksürmeye başladı.
"Sonunda bana odaklana bildiniz. Bu kadar birbirine hasret olan bi çift görmemiştim." dedi alaycı bi şekilde.
Ne çifti be! Sensin çift! Pis şişman ve kıllı olan ayı! Tiksindim!
"Biz çift falan değiliz! Bir zamanlar arkadaştık ama istenilmedi bu arkadaşlık."
"Kübra, imalı imalı konuşma şimdi."
"Sen sus öküz!"
Sakin olamıyordum. Yılların birikimi beni sabırsızca kuzuyu avına düşürmeyi bekleyen bir kurt haline getirmişti. Gökhan'ı parça pinçik etmek istiyordum!
"Kızımız baya yaralı, ha? Terketmek için yakışıyor mu sana Gökhan. Cık cık cık böyle narin ve masum bir kızı terketmek ilginç." dedi adam alaycı bir tonda.
"Doğru konuş lan! Sen ne hakla böyle konuşursun. Siktirme bana belanı!"
Gökhan'nın konuşmasıyla yüzümü tekrardan ona çevirdim.
Boynunun etrafında ki damarları seğiriyordu. Gerildi ve sinirlendiği feci bi şekilde belliydi. Onu yıllar sonra ilk defa böyle sinirli görüyordum. Hala o eski korumacılığını koruyordu. Yine de bunlar ona olan öfkemi dindirmiyordu.
"Üstündağ'lar da bu bir genetik sanırım. Hep bi agresiflik hep bi atar. Ne güzel sakince konuşuruz şurada küfüre ne gerek var dimi çocuklar?" dedi şişko ve kıllı olan ayı etrafında ki adamlarına bakarak.
"Senin derdin benimle, kızı bırak gitsin. Tepemi attırmayın benim. Ben babam gibi sakin durmam daha tanıyamadıysanız."
"Baban da pek uslu sayılmazdı aslanım. Biz biliriz sen rahat ol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tesadüfün Böylesi
Teen FictionÇocukluk Arkadaşların yıllar sonra tekrar karşılaşması. Büyük Hayalleri olan on genç. Ve onları bekleyen büyük hayal kırıkları. "Ay'ı görüyorsun değil mi? Ne kadar güzel etrafı aydınlatıyor. İşte sen o'nun kadar güzel, berrak ve beyazsın. Peki ya be...