Hikayemiz gittikçe büyüyor bunun için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Cidden çok mutlu oluyorum. Bu hikayeyi yazarken hiç umudum yoktu olmaz boşver diyordum başlarda. Ama sayenizde o umudumu kazandım. Ve siz istedikçe bu hikaye devam edecek. Artı ufak bir duyuru yapayım. Hikayemiz mümkün oldukça haftada iki kere sizlerle olacak. Söz vermek istemiyorum ama çünkü buaralar cidden yoğunum ve çok zor bir süreçten geçiyorum, salı ve cumartesi günleri sizin karşınızda olacak bizimkiler! Yorum ve vote vermeyi unutmayın. Sizleri çok seviyorum! ♡
♈
Ertesi gün uyandığım da kendimi şöminenin başında buldum. Üzerim de battaniye vardı, şömine de yanıyordu hâlâ. Ama ben üşüyordum. Etrafıma baktığım da kimse yoktu. Sessizdi. Nerede bu millet, hâlâ uyumuş olamazlardı. Artı Gökhan neredeydi? Dün geceyi hatırladım birden. Gitmeme izin vermemişti. Kucağında dağ evine kadar taşımıştı. Sonra sıcak çikolata yapmıştı bana ve tam uyuyacağım sırada o ninni gibi huzur veren sesiyle kulağıma fısıldamıştı. Onun bu dengesizliği beni de altüst ediyordu. Herşey o kadar güzeldi ki. Bunu bugün olmamış hiç yaşanmamış gibi geri de bıracaktık emindim. Onu seviyor muyum, bilmiyorum. Ama özlemişim. Ve hep yanımda olsun istiyorum. Sanki o olmayınca birşey olacakmış gibi bir his doğuyor içimde. Battaniyeye daha çok sarıldım. Üşüyordum. Öylece şömineye bakmaya başladım. Odunları izledim. Çıtır çıtır yanıyorlardı. Birden bi gülme hissi oluştu. Bunu kızlar anlamıştır eminim. Ah! Hadi ama anladınız biliyorum. Erkeklerin hepsi birer odundur değil mi? Ve onları da yakmak gerekir bazen. Buarada deli gibi sevenleri de var mesela Cenk. Ezgi'ye bayılıyor. Deli gibi seviyor. Sonra Anıl'ın Ceylin'e olan hisleri. Mete'nin Sinem'i sahiplenişi. Ben ise hâlâ sap. Düşüncelerimden beni bir telefon çağrısı ayırdı. Bu hiç tanıdık gelmeyen bir telefon sesiydi. Iphone bizimkiler de vardı ama onlar melodiyi değiştirmişti. Bu ise hâlâ Iphone melodisi. Gökhan'nın mıydı ki?
Yerimden ayaklandım ve sehpanın üzerinde duran telefonu elime aldım. Telefonun ekranın da 'Serap güzeli' yazıyordu. Bu da kim di şimdi. Sevgilisi olabilirdi. Etrafıma dönüp baktım ne gelen ne de giden vardı. Açıp açmamakta karar verememiştim. Doğru olur muydu onu da bilmiyordum. Ben telefonu açana kadar ses kesildi ve ikinci kez çalmaya başladı. Bu ısrar ne diye böyle. Belli ki sevgilisiydi. Öfke basmıştı. Damarlarım da hissediyordum öfkemi. Bir hışımla ses çıkarmadan açtım telefonu.
"Alo yakışıklım. N'aptın hallettin mi İstanbulda ki işlerini? Haftaya bende geleyim diyorum. Seni çok özledim. Dayanamıyorum artık."
O kadar kelimenin içinde bir tek dikkatimi çeken cümle 'Seni çok özledim'..
Bu dalgınlığımla parmağımı hoparlöre değdirmişim. Hay sakarlığım tutmayaydı! Mrs. Sakar'a merhaba deyin!
O sırada ses yüksek çıkmıştı.
"Alo?Aloo? Gökhan duyuyor musun beni? Tatlım cevap verir misin?"
Gökhan bahçeden bir hışımla içeri daldı.
"Lan!" dedi öfkeli bir şekilde telefonu elimden çekerken.
"Ne yapıyorsun sen!"
"B-ben çaldığı için.."
"Çalsa da dokunma tamam mı! Ne hakla dokunursun lan sen benim telefonuma!"
"Gökhan tatlım? Neler oluyor cevap verir misin?"
Telefonu kulağına götürdü ve çok sakin bir ses tonuyla.
"Burdayım güzelim. Birşey yok. Duymamışım aramanı." diyerek tekrar bahçeye çıktı.
Yutkundum. İçime bir yumru oturmuştu sanki. Bana karşı bu öfkesini anlayamıyordum. Az önce telefonda ki kıza karşı çok nazik ve kibardı. Ben birşey yapmamıştım ki. İyilikte yaramıyordu. Bağırmıştı bana hemde üç kuruşluk bir sürtük yüzünden. Burada daha fazla duramazdım zaten gitmeyecek miydik sabah olduğun da. Hızlıca kapıya doğru ilerleyip spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Ardından kapıyı açıp kendimi orman havasına bıraktım. Kapıyı arkamdan kapatmadım. Kapatırsam anlayacaklardı birinin evden çıktığını. Beni farketmelerini istemiyordum. Hava soğuk değildi ama ben üşüyordum. Dayanmalıydım eve gitmek istiyordum. Bizimkilere daha sonra haber verebilirdim. Beni anlayacaklarına emindim. Zaten şuan kimseyi düşünecek halim yoktu. Gökhan'nın yaptığı dengesizliğin beni incitmesinin acısını çekiyordum. Daha dün gece.. Dün gece kulağıma fısıldamıştı. "Sen benim ıslandığım ilk yağmurumsun." demişti. Ve şimdi sevgilisiyle konuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tesadüfün Böylesi
Novela JuvenilÇocukluk Arkadaşların yıllar sonra tekrar karşılaşması. Büyük Hayalleri olan on genç. Ve onları bekleyen büyük hayal kırıkları. "Ay'ı görüyorsun değil mi? Ne kadar güzel etrafı aydınlatıyor. İşte sen o'nun kadar güzel, berrak ve beyazsın. Peki ya be...