| 12. Bölüm | Part 1|

1.5K 75 24
                                    

Bu bölümü bana her zaman destek ve yardımcı olan biricik Eda'ma ithaf ediyorum.. @EdaOneer Seni çok seviyorum. ❤

Bölümde geçen Akciğer kanser krizleri tamamen benim hayal ürünüm..
Yorumlarınızı ve vote vermeyi unutmayın.. İyi okumalar canlarım ciğerlerim.. :*

Aşk tekrar kollarını sardı bana, umut ışığı veriyordu yeniden. Acı ise yan yan gülüp, benden kurtulmak o kadar kolay değil bakışları atıyordu. Bizim hikayemiz de böyleydi işte. Aşk ve Acı benim yanımdan ayrılmayan en yoğun duygulardı. Biri bırakıp diğeri sarıyordu sarmaşıklarını bana. Sarmaşıklarının birinden kurtulsam bir diğeri tuzağa düşürürdü beni. Zaten eğer o aşk acısız, karşılıksız ve imkansız olmasaydı, adını aşk diye adlandırabilir miydik?
Gökhan'la o geceden sonra hiç konuşmamıştık. Zaten o günün üzerinden üç gün geçmişti. Bir türlü anlam veremedim o gece dediklerine ve yaptıklarına.

***
Evi işaret ederek, "Burayı hatırlıyor musun?", diye bir soru yöneltti.

Evi biraz süzdükten sonra, hatırlamıştım. Burası Gökhan'ların İzmir'e taşınmadan önce oturdukları evdi. İyi de neden gelmiştik buraya?

"Evet, sizin ev. Yani taşınmadan önce."

"Di. Bizim evdi. Ama artık değil." dedi öfke dolu bakışlarıyla.

"Kim almış dersin?" dedikten sonra üzerime doğru yürümeye başladı.

"Be-ben bilmem." dedim kekeleyerek korkudan.

"Hah.." dedi gülerek "Eminim ki bilmiyorsun. Sen beni aptal mı sanıyorsun lan!"

"Ya, ben ne bileyim? Gece gece getirdin beni buraya. Senin amacın ne Gökhan?"

Cesaretime hayran kaldım. Ama gözyaşlarım neden süzülüyordu. Sırası mıydı şimdi?

"Senin o bebek yüzlün var ya o sıfatını siktiğim. İşte o aldı bu evi!"

Bir an afalladım. Neyden bahsediyordu?

Ah seni aptal! Caner'den bahsediyor.

İçimde ki ses, beni azarlıyordu. Jeton anca mı düşüyordu ne?

"Sikeyim böyle işi, şimdi seni alacak benden. Seni, benim olanı almaya yeltenecek adamın ben.." soluklandı sanki doğru kelimeyi bulmaya çalışır gibi "hayatını sikerim! Anladın mı beni?"

Hiç birşey demeden sadece öylece yüzüne baktım. O ise hiç susmadan, konuşmaya devam ediyordu.

"Sence ben buna izin verir miyim?" Yanıma gelerek alnını alnıma dayadı. O kadar yakındı ki nefesini dudaklarımda hissediyordum.

"Ay'ı görüyorsun değil mi? Ne kadar güzel etrafı aydınlatıyor. İşte sen o'nun kadar güzel, berrak ve beyazsın. Peki ya ben? Ben ise gökyüzü kadar karanlık ve soğuğum. İçime çektiğim her şeyi kirletirim. Karartırım. Sen ise beni aydınlatansın. Sen benim ay ışığımsın.."

"Gökhan.." donup kaldım.
Tam devam edeceğim sırada işaret parmağıyla dudaklarıma dokunarak beni susturdu.

"Şşş.. şuan konuşan sadece benim. Bir daha bu kadar açık konuşacağımı sanmıyorum. Kafam dumanlı olduğundan bırak böyleyken, ayık olduğum da diyemediklerimi satırlara dökeyim."

İçmişti, sarhoştu ve her ne yaparsa yapsın veya her ne söylerse söylesin hatırlamayacaktı buna eminim. Ve ben yine imkansızlığa bir adım daha yaklaşıyordum. Acı elinde ki hançerini bana saplamak için fırsat gözlüyordu bir köşede.

Tesadüfün BöylesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin