13. Bölüm Part 2 | Aşk |

646 29 12
                                    

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba! Biliyorum bölüm baya kısa, baya gecikti ve hatta gecikmeyle kalmayıp baya aksadı. Sağlık ve bir kaç sorunlarım nedeniyle ilgilenememiştim,onları yoluna koymayı başardım biraz olsun ve bu yüzden tekrar yazmaya başladım.
Belki bu bölüm beklentilerinizi karşılamayabilir ama uzun zamandır yazmıyordum ve inanın uzun bir süre yazmayınca insanın kalemi gerçekten güçsüzleşiyormuş. Lafı fazla uzatmadan sizi hemen bölüme geçiriyorum. Buarada unutmadan! Bir diğer bölümde gecikebilir çünkü yazarken gerçekten zorlanıyorum artık, bölümler gitgide konulara derinden girer oldu. Okuyucu kaybettiğimin farkındayım gecikmelerden dolayı, sizleri anlayıp hakta veriyorum aslında. Okuyana da okumayana da teşekkür ederim.. Beni daima destekleyen okuyucularımla mutluyum ben.. Umarım hoşunuza gider bu bölüm. İyi okumalaaarr canlarım ciğerlerim! Anlayışınız için tekrar teşekkür ederim her birinize. Tekrar görüşmek dileğiyle.. ♡

Yorum ve votelerimizi unutmayalım..

Yorumlarınızı #AşkHastalık adlı hastagımızda paylaşabilirsiniz..

Hayat işte en büyük ve en uzun süren sahne. Her insanın bir rolü vardır oynaması gereken. Anne, baba, evlat, arkadaş veya kardeş. Hatta bazen sevgili bazende hayat arkadaşı. Rolünün vakti geliyor çıkıyorsun sahneye, oynaman gerekeni oynuyorsun. Senaryon anlında yazıyor. Ezber gibi geçiyor her şey. Senaryo bitiyor, işte o an rolünün bittiği zamandır, tamamen terk ediyorsun sahneyi. Hiç bir zaman geri gelemeyecek bir şekilde. O an ölüm vakti. İnsanlar gerçekten ölüyor mu? Yoksa sadece roller mi bitiyor? Bedeninin olmadığı bir karakteri oynuyorsun ve sonra kendi karakterinle başbaşa kalıyorsun. Bazen yorgun oluyor insan ve en yakınını arıyor. Ona ihtiyaç duyuyor. Bazen de bir kişi olsa bile yanında çok kalabalıkmış gibi yalnız kalmak istiyorsun. Şuan araftayım. Hem ona bu kadar ihtiyaç duyarken bir o kadar da yalnız kalmak istiyorum. Yoruluyorum. Ruhumun sürekli bedenimle bir savaşta olmasından. Aklımın sürekli kalbimle zıt kutupları oynamasından. Araftayım.

"Kübra?" diye birinin adımı seslendiğini duydum. Sesin geldiği tarafa döndüğüm de Caner'in gelip yanıma oturduğunu farkettim.

"Dalıp gitmişsin. Baktım bahçe de tek başınasın, bir merhaba diyeyim dedim. İyi misin?"

"Evet, iyiyim teşekkür ederim. Sadece biraz yalnız kalmak istedim."

"Anladım. Okul çıkışında bir şeyler yapmaya ne dersin?"

"Hayır, der."

Soruyu çok tanıdık biri cevaplamıştı. Yüzümü ona döndüğüm de bana değil de Caner'e bakıyordu.

"Ben.. Kübrayla konuşuyordum. Sana sormadım."

"Kübrayla konuşmak için bile önce bana sorman gerek."

"Caner, sonra konuşalım olur mu?" diye Caner'e döndüm. Olayın büyümesini istemiyordum. Zaten kendi bedenim ve ruhum yüzünden araftayım, uğraşamazdım.

"Pekâlâ. Sen nasıl istersen. Sınıfta görüşürüz."

"Görüşürüz."

"Nah." dedi benim ardımdan o çok tanıdık ses.

Sadece onu izledim. Hiç birşey konuşmadan yüzünün her bir noktasını ayrı analiz ediyordum. O kadar kavga etmesine rağmen yüzü kusursuz görünüyordu. Hatta benimkine rağmen hiç bir çizik bile yoktu.

"Daha ne kadar bakışlarınla taciz edeceksin beni, güzelim?"

Bir an yutkundum. Gerçekten dışardan bakışlarımla onu taciz etmiş gibi mi görünüyordum?

Tesadüfün BöylesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin