"Üç dediğimde kaçıyoruz Jaehyuk!"
Saklandığımız duvarın arkasından bakarken hiçbir şeyden haberi olmayan erkek kardeşimi yatıştırmaya çalışıyordum, kaçmamızdan da tahmin edilebileceği gibi yine doğru duramamış ve başımıza iş almıştık. Çok ünlü bir bar sahibinin kadınlara zorla çektirdiği edepsiz videolardan oluşan bir belleği çalmak gibi mesela. Aslında o kadar da büyük bir mesele değildi.
En azından hiç yapmadığım şey değildi ama kameraları falan hacklemek yerine yanımda tir tir titreyen kardeşim olmasaydı tabii.
"Bir, iki... Üç!"
Ters istikamete doğru yapabileceğimiz kadar hızlı koştuk, avucumun içi gibi bildiğim ara sokaklardan geçirdim onu, karanlık olmasına dikkat ettim çünkü yakalanamazdık, o böyle korkuyorken bir de yakalanmamız ölümümüz olurdu.
Ah, neyse ki mükemmel zekam tam zamanında olaya müdahale etmiş ve bir sokak ileride zamanında birçok iyilik yaptığım sevgili Minah'ın evinin olduğunu hatırlatmıştı bana.
Beynimi çok seviyordum.
Hızla apartmana girip kapıyı kapattım ve kardeşimi arkamdan çekiştirerek asansöre bindirdim. İkinci katın düğmesine bastığımda asansörün içinde düşmüş olan bedenini nihayet görebilmiştim. Jaehyuk oldukça hareketsiz bir hayat yaşıyordu, bu yüzden de hemen yoruluyordu, aksiyona da alışık olmadığı için epey sarsılmıştı ve biliyordum ki epey bir zaman korkudan çöp atmaya bile çıkmayacaktı.
Benim aksime, mükemmel bir bedene sahip olmasına rağmen mükemmel bir zihne sahip değildi, Jaehyuk çok kırılgandı ve ben de onun kendisinden beş dakika büyük olan abisi olarak onu korumalıydım.
" İyi misin? Tamam, iyiyiz şimdi, sakin ol Jaehyuk. Geçti."
Onu kendime yaslayıp asansörden çıktım, soldan üçüncü kapıyı bir alacaklıymışım misali hızla çaldım ve kapı açıldığında hiç düşünmeden içeri girdim.
Girmemeliydim.
Karşımdaki sarışın Jeno muydu?
Kulaklarımı kaybettiğim gibi gözlerimi de kaybetmiş olmalıydım.
"Na Jaemin?"
"Lee Jeno! Ne yapıyorsun sen burada! Tanrı aşkına, şimdi de hayalet oldun önümde arkamda mı dolaşıyorsun yoksa?"
"Aynen, ablamın evine senin buraya geleceğini bile bile geldim. Çünkü manyak bir stalkerım ve seni takip etmekten başka işim yok!"
"Ablan mı? Hassiktiiiir-"
Ne?
Minah ile yatak arkadaşı olmadığımı söylememiştim ben hiç.
"Misafirimiz kimmiş Jeno? Ah, Jaemin, hoşgeldin hayatım fakat ne yazık ki bugün müsait değilim. Artık başka zaman yaparız."
Beni öldürün.
Dışarı çıkıp dayaktan ölmek o kadar da kötü bir fikir değildi galiba.
"Ne yaparsınız?"
"Na Jaemin, sana bahsettiğim arkadaşım, bu da Lee Jeno, kardeşim. Ama yanındaki kim Jaemin, sen genelde tek gelirdin."
Başını kaldırma, başını kaldırma, başını kaldırma!
Kaldırdı.
"Neredeyiz Jaemin? Ah, ben çok yorulmuşum sanırım, rüyamda Jeno ile seni görüyorum, yeni shipimin kokusunu alabiliyor musun, kardeşim? Buram buram kaos kokuyor."
Evet, ortamın buram buram kaos koktuğu doğruydu.
Bir dakika. Ne? Ship?
Ben oynamıyorum artık.
"Ahaha, siz onun dediğine bakmayın, salak kardeşimi çikolatalı süt sarhoş ediyor da, şu an ne dediğini bilmiyor. Rahatsızlık verdiğimiz için üzgünüz, gidelim artık, hoşçakalın arkadaşlar."
Gidemedik.
~~~
"Yani senin bir ikizin vardı. Birlikte başınıza bela aldınız ve ablamın evine sığınmaya karar verdiniz çünkü başka çareniz yoktu, doğru anlamış mıyım?"
Başımı sallayarak onayladım. Na Jaemin olarak densiz bir adet Lee Jeno'ya hesap vermek tabii ki de bana yakışan bir şey değildi amma velâkin eğer bizi dışarı koyacak olursa ortada kemiğimiz bile kalmazdı.
Ölmek için çok genç ve mükemmel olduğumu da göz önünde bulundurursak yarına kadar buradan çıkamazdık, hayır.
"Nasıl bir bela?"
"Konuşmama hakkımızı kullanmamız gereken türden."
Kardeşim söze girdiğinde Jeno bir ona bir bana bakıyordu, aramızda bir fark arıyor olmalıydı fakat saçlarımız ve onun benden bir iki santim daha kısa oluşu harici çok da bir farkımız yoktu, dikkatli bakılmadığı sürece tabii.
"Aranızdaki bu benzerlik başımın ağrımasına sebep oluyor, kendimi yedi farkı bul bulmacası çözüyor gibi hissediyorum."
Geber, Lee Jeno.
Aklımı karıştırdığın için oh olsun sana!
"Gördüğünüz üzere ev küçük, o yüzden ikişerli yatarız diye düşündüm. Jeno bu akşam yanıma gelir, siz de birlikte yatarsınız."
"Saçmalama, Noona! Seninle yatacağıma ikisinin arasında yatar uyurum daha iyi."
Minah'ın uyurken elinin ayağının kontrolünü yitirdiğini biliyordum, Lee Jeno haksız sayılmazdı.
"Önemli değil, ben koltukta yatarım. İnsanlarla aynı yatakta yatamam zaten, Jaemin de Jeno ile yatar, sorun çözülür."
Jaehyuk yapabileceği en büyük gülümsemeyle bir Jeno'ya bir de Minah'a baktığında Leydi ikna olmuş gibiydi, ben ise üzerimde hissettiğim Jeno'nun bakışlarıyla ona döndüm, ne olup bittiğini o zaman anlamıştım.
"Ben Minah'la-"
"Yatamazsın. Dersim saat on birde başlayacak yarın, gecenin bir saatine kadar inleme sesi dinleyemem."
Ahaha, şakacı çocuk.
"Peki o zaman, Jeno, sen nasıl istiyorsan."
"Jaemin! Senin uysal pisicik modun açık kalmış hayatım! Nasıl oldu bu?"
Kardeşimden nefret ediyordum.
"Sensin pisicik be! O kadar tembelsin ki birkaç metre koştun diye resmen ölecektin."
Karşılığında beni tekli koltukta oturan Jeno'nun üstüne itip koltuğa yayıldı.
"Pisiciklerin uyku vakti geldi, hadi gidin artık, miyav~"
Kusacaktım.
Jeno ayağa kalktı ve biraz çekingen bir şekilde kolumu tuttu, ağzında gelmemi söyleyen bir şeyler geveledi ve benim o an düşündüğüm tek şey kolumu sigortalatmam gerektiğiydi.
İnsanlar kolumdan ne istiyorlardı?
Salona bitişik kahve bir kapıyı açıp ardından beni içeri çekti, gözlerim onun harici her yerde geziniyordu çünkü her ne kadar kabul etmeyi gururuma yediremesem de dağınık saçlı ve rastgele bir tişörtle eşofmanın içindeki Lee Jeno en az bar sahibi kadar tehlikeliydi.
İkisi de kötü şeyler yapmaya teşvik ediyordu.
"Sana kıyafet vereyim."
Başımı iki yana salladım.
"Gerek yok, böyle yatarım."
"Bütün gün oraya buraya değip kirlettiğin kıyafetlerle yatağıma girebileceğini mi düşündün gerçekten?"
Bir dakika.
Koltukta yatmayacak mıydım ben?
Hayır hayır, odada koltuk yoktu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Breaker-Heartbreaker
Short Story"İşte böyle bir kalp kıran olunur." {najaemin+leejeno} Dedicated to @aftersateez