8|"burada senden başka güzel bir şey daha göremiyorum."

357 38 171
                                    

Kafeteryadan en az kendim kadar çok sevdiğim kahvemi almış ve köşedeki masalardan birine geçmiştim. Yalnız başımaydım, bu gibi durumlarda bir başkası çok rezil, üzgün ve de yıkık görünecek olsa bile bu bana geldiğinde tamamiyle ters tepiyordu, böylesine bir mükemmelliğin ezik görünmesini beklemek oldukça büyük bir ayıptır.

Kahvemden bir yudum daha alıp telefonuma döndüğüm sırada karşımdaki sandalyenin çekilmesiyle gözlerim önüme döndü, zaten dümdüz olan ifadem oldukça düştü ve kaşlarımın çatılmasına engel olamadım.

Choi Yoojin, Jeno konusunda benden yardım isteyen Leydi, şimdi benimle ne işi vardı?

"Merhaba Jaemin."

Başımı sallayarak ufak bir selam verdim ona, yüzüm hâlâ ifadesizdi, kollarımı önümde birleştirmiş ağzından çıkarmak üzere olduğu baklayı duymayı bekliyordum.

"Eee, şu her zaman söylediğin güzel sözler falan yok mu? Böyle sıkıcı oldu biraz."

Yamuk ve daha çok alaylı bir gülüş bahşettim ona, söylediği her şeyden sonra şu anda bile onu ortada bırakmayışım için minnettar olmak yerine hâlâ böyle küstahça laflar ediyor olması şimdiye kadar ona Leydi dediğim her bir sefer için onlarca kez pişman ediyordu beni. Bir beyefendi oluşumdan yararlanmak istiyordu, biliyordum fakat artık bu mümkün değildi, o artık bir Leydi olarak saygı duyduğum biri hiç değildi.

"Güzel sözlerimi sadece gerçekten birer hanımefendi olduğunu düşündüğüm kişilere sarf ederim Choi Yoojin, ve ne yazık ki sen artık onlardan biri değilsin."

Kasılan yüzünden bozulduğunu ve bana sinirlendiğini anlayabiliyordum fakat bu beni zevke getirmekten başka hiçbir şeye yaramıyordu, bunu biliyor olmalıydı ki üstünü başını düzeltip tekrar konuşmaya başladı.

"Hâlâ Lee Jeno'yu istiyorum, Jaemin. Bir kez daha yardım etmeni istiyorum, bu sefer istediğimi alacağım. Eğer bana yardım edersen sana yüklü bir miktar ödeme yapabilirim."

Alaylı gözlerimi kafeteryadan içeri henüz girmiş olan Lee Jeno'ya çevirdiğimde göz göze gelişimizle ona gülümseyerek elimle yanıma çağırdım. Tereddütlü bakışları eşliğinde yanıma doğru yürürken masada karşımda oturan kıza doğru eğildim ve ona en şeytani gülümsemelerimden birini gönderdim, ne ile uğraştığının farkında olması gerekirdi.

"Sana yardım edemem çünkü biz aynı tarafta değiliz, şekerim. Bilâkis, artık Lee Jeno'yu elde edebilmek için çok daha fazla uğraşman gerekiyor çünkü kendine mükemmel olduğu kadar zeki de olan bir rakip edindin. Bol şanslar sana."

Masanın yanında durmuş ve tanıdık simaya bakarken kaşlarını çatmış olan Jeno ne işler karıştırdığımı bilmediğinden huzursuzdu biraz, gözleriyle bana sorular soruyor fakat cevap alamıyordu.

"Ah, gelmişsin, Jeno. Uzağında olduğum her bir saniye burnumda tüterken şimdi seni böyle görebilmek çok güzel, sence de öyle değil mi?"

Yanlış bir şey söylememesini umarak gözlerinin derinlerine bakıyordum, ayağa kalkıp dibine kadar girmiştim ve bendeki bu değişimden dolayı şaşırmış gibi görünüyordu. Sadece bir şekilde mükemmel değildim ya, bu şaşkınlığı niyeydi anlamıyordum.

"Beni görmenin güzel oluşundan bahsediyorsun, Jaemin, fakat çehrenin güzelliğinden başka her şeye kör olmuş olmalıyım ki, burada senden başka güzel bir şey daha göremiyorum."

İşte bu mükemmeldi.

Kızın yüzündeki siniri çok net bir şekilde görebiliyordum. Dişlerini gıcırsatışını, ağzının içinde birkaç kelime geveleyişini de elbette duymuştum. İşte bu kafamı karıştıran tek şeydi.

"Bir gün benim olacak ve sen biteceksin, sadece bilgilerin bana gelmesini beklemeliyim."

Dumur olmuştum ve aklıma sadece bir tane seçeneğin gelişinden ötürü tedirgindim.

Lee Jeno hakkında bilgi toplaması için Breaker'ı tutan...

Yok artık, hayır hayır olamaz.

Sanmıyorum ya, yanlış anlamışımdır belki.

Ne yanlışı? Benim gibi mükemmel birisi yanlış anlayamaz!

Bal gibi de anlamıştım ne olduğunu, Lee Jeno'yu araştırması için iki milyon won ödeyen kişi tam olarak önümde duran bu takıntılı kızdı.

Jeno'yu kolunu tuttuğum gibi dışarı sürükledim, ilk başta şaşırmasına rağmen sonradan bana onu rahatça götürebilmek için izin vermişti. Şimdi ise ağaçların altındaydık, yakındaki parka getirmiştim onu.

"Bana ne olduğunu sorma sakın Jeno, fakat şunu bil ki bu kız başına bela açacak, eline koz vermemeye çalış. Sırlarını falan kimseye anlatma, her zaman yaptığın gibi ulaşılmazı oyna falan ne bileyim, kendini eve falan kapat!"

Telaşlı hallerimi gülerek izliyordu ve ben böylesine korku doluyken onun bu denli rahat oluşu beni sinirlendirmiyor değildi. Kafasına vurmak istiyordum.

Sonra vurdum. Ne de olsa ona vurduğumda kendime vurmuş gibi hissetmeyecektim.

"Ne yapıyorsun Jaemin? İki dakika romantik bir İngiliz beyefendisi olduğunu sanmıştım fakat şiddet yanlısı kişiliğin kendini gösteriyor yine."

"Sana söylediklerimi dinle! Boşa konuşmuyorum, bir bildiğim var, tehlikede olabilirsin."

Kafası karışmış görünüyordu.

"Ne tehlikesi? Neyden bahsediyorsun yine?"

Yüzü ciddi bir ifadeye büründüğünde gülümsedim, bana hiçbir şey sormayıp sadece güvenmesi gerekiyordu.

"Onu bunu boşver de, romantik bir Ingiliz beyefendisi oluşuma bu denli düştüğünü bilmiyordum, sevgili Jeno, eğer bilsem her ne kadar centilmence bir davranış olmasa da bunu sana karşı kullanırdım. Çünkü beni boşvermeni istemem."

Bilmiş bir şekilde gülümseyip alnıma fiske attı, ben alnımın acısıyla iki büklüm olurken ise umursamayıp yandaki banka oturdu.

Lee Jeno ölmek istiyordu.

Kahretsin, alnım o kadar ağrıyordu ki çoktan kıpkırmızı olduğuna yemin bile edebilirdim.

"Sen..." dedim. Sesim ağlamaklıydı. "Mükemmel yüzüme nasıl kıyabilirsin? Alnım çok acıyor Jeno, iz kalırsa seni çok kötü yaparım."

Alnıma dökülen karamel saçlarımı kenara çekti hafifçe, gözlerinde yine o ne kadar uğraşırsam uğraşayım anlamlandıramadığım bakış vardı.

"Endişelenmene gerek yok, Jaemin, iz kalmayacak. Kalacak olsaydı bile emin ol ki bu güzelliğine en ufak bir gölge düşüremezdi, en azından ben asla öyle düşünmezdim."

Lee Jeno yavaş yavaş değişiyordu, bana karşı takındığı ukala tavırları gitmişti, nefret dolu gözleri gitmişti, soğukluğu gitmişti.

Lee Jeno tam şu anda öylesine sımsıcaktı ki buna biraz daha maruz kalırsam eriyebilirdim.

"Bu yapmaya teşebbüs ettiğin şey nedir, Jeno, yoksa arzu ettiğin şey kafamı karıştırıp beni senden bir daha gidemeyecek kadar kendine bağlamak mıdır? Söylesene Jeno, beni tatlı bir yalana inandırıp ellerimde koskoca bir hiç kalana dek gözlerinin önünde dans edişimi mi izleyecektin?"

"Ben böyle bir şeyi asla yapamam, Jaemin, gördüğün üzere, sadece sana karşı bile olsa o kadar acımasız bir adam değilim. Ben sana kıyamam, Jaemin, sana yalan söyleyemem, inanmanı bekleyemem, parçalanıyor oluşunu görmek hiç istemem. Ben böyle bir adamım, Jaemin, sadece sana... sana bağımlı bir adamım, inan ki senin aşkın dünya üzerindeki her şeyden daha tehlikeli. Beni nasıl da değiştiriyor bir baksana."

Kaşlarım çatıldı, onca söylediği cümle içerisinden sadece birinde kalmıştı aklım.

Senin aşkın...

Benim aşkım mı?

Lee Jeno bana aşık mıydı?

Breaker-HeartbreakerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin