Uyandığımda beyaz bir odanın düz tavanı karşıladı beni, burnuma dolan tipik hastane kokusu nerede olduğumu kolayca anlamamı sağlarken acıyan gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım, tüm enerjim çekilmiş gibiydi, boğazım hâlâ ağrıyordu, koluma serum takılıydı.
Gözlerim odanın içinde gezinirken bacaklarımın dibinde uyuyan sevgilimi görmüştüm, sarı saçları bu sefer ince pikenin üzerine saçılmıştı, sağ eliyle sol elimi sıkıca kavrayıp elimi yüzüne yaslamıştı, çok güzel görünüyordu. Her ne kadar bu güzel görüntüyü bozmak istemesem bile elimi yüzünden çektim, gözleri şişmiş ve silmekten etrafları kızarıktı biraz, tuzlu gözyaşlarının yanaklarından aşağı inerken bıraktığı izler gözle görülebilir bir şekildeydi. Bir anlığına içimin cız ettiğini hissettim, kendini suçluyor olmalıydı, üzülmesi hiç hoşuma gitmiyordu.
Elimi yüzüne doğru götürüp tüy kadar hafif davranışlarla tüm yüzünü, sonra da saçlarını okşadım, gözlerini araladı, birkaç saniye elimi izledikten sonra yüzüme döndü gözleri, gülümsedim. Sanki daha az önce ağlamamış gibi gözleri yeniden dolmuştu, oldukça kızarmış oluşlarını da göz önünde bulundurursak kendine çok eziyet etmiş olmalıydı, bunu yapabilmesi için ona izin vermemem gerekirdi.
Mükemmelliğimle övünüyordum fakat sevgilimin gözyaşlarına sebep olmuştum, işte bu gerçekten ağır gelirdi.
"Daha iyi misin?"
Çatallaşmış sesiyle sorduğunda başımı salladım, karamel saçlarım gözlerimi kapatıyor olsa da ona sevgiyle bakmaya devam ettim. Daha öncesinde istemeden de olsa ağlamasına sebep olmuş olabilirdim, artık olamazdım.
"Bedensel olarak sorarsan gayet iyiyim fakat gözyaşlarına sebep olmuş olmanın getirdiği ağırlık ruhuma çöküyor tam şu an, kahroluyorum."
Hafifçe gülümsedi, gözleri de dudaklarına eşlik etmemişti bu sefer, yalan bir gülümsemeydi.
Ben onun gerçekten mutlu olduğu için mi yoksa gülümsemek için mi gülümsediğini ilk bakışta anlayabilirdim, bana nasıl bunu yapabilirdi?
Bana böyle gülümseyemezdi.
"Yalan yere gülümsüyorsun Jeno, yalan yapıyorsun, yapma."
Başını önüne eğdiğinde yüzündeki o hiç sevmediğim sahte gülüş de gitmişti, cidden, bana bu yapabilmiş olmasına inanamıyordum.
Bana zorla gülümsemiş olduğuna inanamıyordum.
"Özür dilerim, Jaemin. Daha dikkatli olmalıydım. Hepsi benim yüzümden oldu."
Ben hiçbir zaman onun suçu olduğunu düşünmedim.
Bu, bana bunu layık gören kişinin suçuydu, eğer ki beni öldürmeye teşebbüs edecekse bunu bir silah yardımıyla yapmalıydı. Alerjim gibi alçakça bir yerimden vurmamalıydı, bu gerçekten bana hakaretti.
"Özür dileme Jeno. Neden özür diliyorsun ki hem? Hiçbir şeyden haberin yoktu senin, olsa onu bana verir miydin sanki?"
Lee Jeno çok üzgündü.
Üzülmesini istemiyordum.
"Ama sonuçta ben verdim sana onu! Ben yaptım... Ben sana zarar verdim."
"Evet, gözlerinin acıyla doluyor oluşu ve gözyaşlarının yanaklarında bıraktığı izler bana öyle zarar veriyor ki eğer çok özür dilemek istiyorsan, Jeno, benden bunun için özür dile. Dudaklarının arasından çıkan hiçbir sözün beni yaralamasını istemiyorum. Çünkü sen bana zarar vermezsin. Bu yüzden bahsetme artık beş dakika öncesinden, biz şimdiyi yaşıyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Breaker-Heartbreaker
Short Story"İşte böyle bir kalp kıran olunur." {najaemin+leejeno} Dedicated to @aftersateez