Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"inanamıyorum bunu gerçekleştirdiğimize." jimin önündeki gölette eğlenen civcivlere bakarak konuştu. arkasından ona sarılan jungkook'un verdiği sıcaklık manzaraya bakarken ev hissini tanımlıyordu sanki.
istedikleri evi almışlardı. minik bir gölet vardı evin hemen yanında. genellikle ördekleri ve tavukları arasında çıkan kavgalara ev sahipliği yapıyordu gölet. jimin onları ayırmak için aralarında girdiğinde jungkook onu fotoğraflamaya bayılıyordu. sarı saçlarıyla ve büzülen dudaklarıyla bir civcivmiş gibi görünüyordu çünkü.
arka bahçelerinde iki tane kuzuları vardı. ve onlara eşlik eden bir tane yavru köpekleri. öğleden sonraları otlarda koşup onlarla eğlenmeye bayılıyordu iki çocuk da. kuzular genellikle jungkook'la oynamak istediği için kıskanıyordu jimin ama. yavru köpeği kucaklıyor ve jungkook'tan kaçırıyordu. jungkook'un onları yakalaması ve bir sürü öpücük kondurmasıyla bitiyordu bu kaçış.
evlerinin içi ikisinin de çalışma alanına göre tasarlanmıştı. manzaraya bakan taraf jungkook'un olmuştu. sanatı için ilham almasını kolaylaşıyordu jimin'e göre. ama jungkook ilham kaynağının sadece jimin olduğuna emindi.
ağaçlık tarafta da jimin çalışmalarını ilerletiyordu. doktor olmak yerine araştırmacı olmayı seçmişti. okumalarında yanında olan jungkook sayesinde daha eğlenceliydi bu.
evlerinde toplam 13 tane kedi olmuştu. ilk kedilerini kaybetmenin ardından jimin, jungkook'a sürpriz yapmış ve on üç tane yavru kediyi çalışma odasına bırakmıştı.
çocukları gibi bakıyor ve sürekli ilgileniyordu ama jungkook bundan şikayetçi değildi.
jungkook, jimin'in boynuna küçük bir öpücük kondurduktan sonra daha çok sarıldı. "hadi içeri geçelim, üşüteceksin."
jimin onaylamayan sesler çıkardığında gülümsedi jungkook. daha çok öpücük kondurmaya başladı. bu, bir tür ikna etme yöntemiydi.
işe de yaradı. jimin dudakları büzülmüş şekilde önünü dönüp jungkook'un üstüne atlarken taşıması için mesaj vermişti çocuğa.
jungkook o mesajı aldı ve jimin'i sımsıkı tutarken içeriye geçti. içeri girdiği anda iki yavru kedi ayaklarına geldi.
"üzgünüm! şu an büyük kediyle uğraşmam lazım." jungkook kedilere konuşurken boynuna sarılmış olan büyük kedi kıkırdamasına engel olamadı.
salona geçtiklerinde yavaşça koydu büyük kediyi yumuşak koltuğa. jimin onu da çekti koltuğa. "bu büyük kedi de yapışkan çıktı ya!" karşılayan iki kedi koltukta yanlarına atlarken yine onlara bakarak konuştu jungkook.
jimin gözlerini açarken o da kedilere bakarak konuşmaya başladı. "babanız bugün neden bu kadar konuşkan anlamadım."
"dün güzel bir gece geçirdim, enerjiğim."
"hey! çocukların önündeyiz!" jimin kaşlarını çatarak konuştuğunda jungkook kahkahasına engel olamadı. jimin de katıldı arkasından ona.
bir süre yanlarındaki kedilerle konuşarak anın tadını çıkardılar. böyle küçük anlar bile onlar için çok özeldi. beraber oldukları her an onlar için çok özeldi aslında.
zaten aşk bu küçük anlarda saklı değil miydi?
"kkyu..." jimin jungkook'tan bir şey istemek için kullandığı bu takma adla söze girdiğinde jungkook yerinden kalkmıştı bile. "yüzüm yanıyor. krem getirebilir misin?" sözünü ikiletmeden içeri gitti jungkook.
elinde kremle hemen geldiğinde jimin ne kadar şanslı olduğunu düşünüyordu.
jungkook koltuğa oturduğunda jimin'in kafasını bacaklarının üzerine koydu. eline sıktığı kremle yavaş yavaş yüzünü okşamaya başladı.
sevdiğinin parmağının büyülü dokunuşlarıyla iyice mayışmıştı jimin.
jungkook masajı bitirdikten sonra dudak kremini çıkardı ve dudaklarına sürdü. ardından jimin'in dudağını kısaca öptü. "dudak da tamam!"
jimin kocaman gülümsemesine engel olamazken jungkook'un kafasını kendine çekti ve daha uzun öptü.
"seni seviyorum."
"seni seviyorum."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
