Bölüm ~18~

3.2K 206 224
                                    

Bölüm Şarkısı = Ashe = Moral of the story

Severus sabırlı bir insan olduğunu sanırdı. Gerçekten öyle olduğu bile söylenebilirdi. O hep, bir şeylere sabretmiş, dişini sıkıp, canı acısa bile ses etmemişti.
Hep beklemişti. Sonsuz bir bekleyiş ve sabırdı bu.

Ama son bir haftadır fark ediyordu ki sabretmek denen şey gerçekten insanların bahsettiği kadar berbat ve can sıkan bir şeydi. Tam bir haftadır büyük bir sabırla James'in yumuşamasını, konuşmayı kabul etmesini bekliyordu.
Sürekli onu izliyordu, konuşmaya çalışıyor, kendini anlatmak için çabalıyordu.

Onu görebildiğinde yani...

Gryffindor'lu genç tam anlamıyla kendisini soyutlamıştı. Bu, Lily'den sonra geldiği halden bile beterdi.
Yatakhanesinden çıkmıyordu. Quidditch antrenmanı yapmıyordu, yemeklerin bazılarını atlıyor, bazılarında da azar azar yiyordu. Derslerde arkadaşları hep yanındaydı, Slytherin'le ortak olan derslerde ise Severus'a en uzak köşede oturuyor, hayalet gibi tahtaya bakıp ders sonrası anında kayboluyordu.

Severus onun hakkında Çapulculardan yardım istemişti. Sirius başta tamamen şiddetli bir şekilde reddetse de sonunda o da diğer ikisi gibi kabul etmişti. Birkaç gündür nasıl kendisini James'e affettireceğini ve onunla nasıl konuşacağını tartışıp kalan zamanda da garip bir şekilde sohbet ediyordular. Tabii Severus'un arkadaşları olan Regulus, Lucius, Rabastan ve Morgan da onlara katılıyordu çoğunlukla. Severus onlara minnettardı. Yanında oldukları için ve yardım etmek için her şeyi yaptıkları için. Özellikle Morgan, Remus ve Regulus yüzlerce mükemmel fikir sunup en iyisini bulmasına yardımcı olmuştu.

Ayrı kaldıkları bu süre zarfında yıpranan tek kişi James değildi. Severus bütün hayat enerjisinin çekildiğini hissediyordu. Sanki yanında, peşini asla bırakmayan bir ruh emici varmış da, bütün mutluluğunu ve huzurunu sömürüyormuş gibi hissediyordu.
Şu bir haftada yaşadığı hisler onu korkutuyordu.
James'le sevgili bile değillerdi ve sırf konuşmuyorlar ve James üzgün diye gözüne uyku, midesine tek bir lokma girmiyordu.

Severus kimseye tekrar bağlanmak istemiyordu. Ailesi gittikten sonra bilen herkese göre çok çabuk atlatmış ve hayatına devam etmişti ama hayır, kimse onun annesini her hatırladığında küçük bir çocuk gibi ağlayası geldiğini bilmiyordu. Kimse sırf fırtınalı günler babasını hatırlatıyor diye şimşeklerin çaktığı bütün o geceler boğulduğu anıları, boğuştuğu kabusları bilmiyordu.
Ailesinden sonra Regulus'u kaybetmekten korkmuştu ama sırf bir gün bu da gerçekleşir diye onunla bile arasına mesafe koyduğu oluyordu. Bu yüzden ona içini asla açmamıştı.

Diğer hiç kimse bilmiyordu ifadesiz yüzünün ve soğuk kişiliğinin arkasında dizlerini kendisine çekmiş sessizce ağlayan bir oğlanın var olduğunu.

Jackson bile. O sadece ailesi hakkında bir şeyler biliyor ve Severus'un hissettiği şeyleri tahmin edebiliyordu. Severus'un sakladığı duygularını ve düşüncelerini hiç ondan duymasa da biliyordu bir şekilde. O da babasını kaybetmişti ve her gün annesini de kaybedecek diye korkuyla yaşıyordu.
Ve Severus, Lily'i kaybetmişti. Dostunu, ilk arkadaşını, ilk aşkını.

Sonra Jackson gitmişti.

Şimdi tekrar birine bağlanmak bu yüzden korkutuyordu onu. Ya James de giderse bir gün diye korkuyordu.
Çünkü bağlanırsa ölümüne bağlanan, severse son nefesine kadar sevenlerdendi. Ailesi iyi değildi ama onları ölene kadar sevecekti. Lily onu bir hakaret için asla affetmemiş ve zaten mükemmel olmayan hayatını iyice bok etmiş olsa bile, onu da ölene kadar sevecekti.
Regulus kardeşi gibiydi. En değerli varlıklarından biriydi, onu da son nefesine kadar sevecekti.
Jackson ilk gerçek aşkıydı. Kalbinde hep bir yeri olacaktı ve Severus onu da ölene kadar sevecekti.

Flower Boy's Love (𝑺𝒏𝒂𝒎𝒆𝒔)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin