Hayatı anlık yaşayanlardandım ben, en azından eskiden öyleydi.Şimdi ise her şeyden önce düşünmem gereken bir kızım vardı. Onu tehlikeye sokacak işlerden uzak durmalıydım. Bir işi yaparken iyice düşünmem lazımdı.
Bir bebeğimin olacağını öğrendiğimde alışmam zor olmuştu. Çoğu zaman o yokmuş gibi davrandım. Onu kabullenmekte epey zorlanmıştım.
Berbat bir psikoloji içerisindeydim.
Sonra bir gün hastaneye çocuğunu kaybetmiş bir anne geldi. Yedi haftalık hamileydim o zamanlar. Tedavisini yaparken ağlayarak çocuğunu anlatmıştı bana.
Asla aklımdan çıkmıyordu o an.
"Benim çocuğum soğuktan nefret ederdi. Tanrı'dan tek bir isteğim var, oğlumun gittiği yer soğuk olmasın başka bir şey istemiyorum." demişti bağıra bağıra.
O gün o kadar etkilenmiştim ki anlattıklarından odama girip saatlerce ağlamıştım.
Tanrı neden o kadına bu kadar acımasız davranmıştı?
Neden evlat acısıyla sınıyordu onu?O günün gecesi evime döndüğümde ayağımın kaymasıyla merdivenlerden yuvarlanmıştım. Ama kendi canımdan çok karnımda büyümek üzere olan miniğim önemliydi benim için. Düşündüğüm tek şey oydu.
Zaten ilk defa o zaman kabullenmiştim bebeğimi.
Benden gidecek korkusuyla günlerce kendime gelememiştim.
Kendimden nefret etmiştim. Nasıl olurda onu bir hata olarak görürdüm? Nasıl olurda günahlarımızın bedelini minik bedenine yığabilirdim?
Koca bir aptaldım. Babası olacak adamdan şikayet ediyordum ama ondan daha beterini yapmıştım.
Kızımı ölüme sürüklemiştim resmen.Hayatımın en berbat dönemleriydi. Hamileydim ve üstüne terk edilmiştim.
Etrafım ne kadar kalabalık olursa olsun o kadar yalnızdım.
Şimdi az da olsa toparlanabilmişken tekrar aynı düşünceler beni etkisi altına almaya başlamıştı.
Yetemiyordum. Ne kendime ne de bebeğime.
Hissettiğim boşluğu artık Mia bile dolduramıyordu.Ama yine de hayata bir yerlerden tutunmaya çalışıyordum. Ne kadar başarılı olamasamda.
Derin bir nefes alıp gözümden akan yaşı elimin tersiyle sildim.
Düşüncelerin beni ele geçirmesine izin vermemeliydim. Bu sadece bana ve Mia'ya zarar verirdi.
O sırada Mia'nın sesini işittim. Ayağa kalkıp yatağına adımladığımda gözlerinin açık olduğunu gördüm.
Odanın ışığını açtığımda beni görmüştü. Sevinçle ellerini birbirine vurmaya başladığında bu tatlı haline gülümsedim. Ardından kollarını bana uzattığında onu koluma alıp kendi yatağıma oturdum.
Başucuma koyduğum biberondaki ılık sütü Mia'nın ellerine verdiğimde acıkmış olmalı ki hemen içmeye başladı.
Onu izlerken gözlerimin dolmasına engel olamadım. Yaşlar tekrar yanaklarıma akın etti. Her gün olduğu gibi yine uyuyamadım. Sadece ağladım. Saatlerce ağladım.
Kucağımdaki kızımın karnını iyice doyurduktan sonra onu yatağa bıraktım. Karnını yavaş yavaş ovaladıktan sonra yanına uzandım.
Zihnime doluşan anılarla gözlerimi sıkıca kapatıp dilimin ucundaki şarkıyı mırıldanmaya başladım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
give me love, rsk
Hayran KurguJeon Jungkook ve Roséanne Park, aşktan nasibini almış iki yabancıydı. 11052020 jjkxpcy -andrellashi