1.8

485 68 14
                                        







Konu insan ilişkileri olunca tam bir acemiydim. Üniversitenin ilk yılında o kalabalık, mükemmel arkadaş grubum olmamıştı. Arkadaş olmak istediğim birkaç kişi vardı kampüste ama konuşmaya cesaret edememiştim hiçbir zaman.

Sürekli yalnız takılırdım, sosyal hayatım yoktu. Evden kampüse, kampüsten eve geçiyordum. Yarınlarım önceki günün kopyasıydı.

Bu döngü tam üç yıl devam etti. Yalnız oluşumun bana sağladığı tek şey bölüm birincisi olmamdı. Zamanımı derslere gömülerek geçiriyordum.

Sonra Jun Hee karşımda belirdi, kütüphanenin ortasında yaptığı ani aşk itirafı zerre ilgimi çekmemişti, onu umursamamıştım. İlk defa o gün görmüştüm onu, birkaç kez ismimi duymuşluğum vardı ancak merakım yoktu.

Onu reddetmeme rağmen ertesi gün kafeteryada karşıma çıktı, ondan sonraki ginlerde nereye gidersem gideyim oradaydı. Bu durum can sıkıcı bir hal almıştı. Kısa sürede onun yüzünden herkesin bakışlarının odak noktası olmuştum.

Bu konuyu onunla konuşmaya çalışmama rağmen her seferinde beni sevdiğini söyleyerek uzak duramayacağını söylüyordu. Bu şekilde günler hatta aylar geçti. Mezun olmasına yalnızca bir ay kalmıştı.

Yoğun derslerinden dolayı eskisi gibi çıkmıyordu karşıma, aşkını tekrar tekrar itiraf etmiyordu. O zaman ona alıştığımı fark etmiştim, benden uzaklaşmasına katlanamadığımı kabullenmiştim.

Ona aşık olduğumu fakat kısa bir süre sonra onu kaybedeceğimi anladığımda elim ayağıma dolanmıştı. İlk defa o zaman cesaretimi toplayıp kapısına koşmuştum.

Gardımı ilk kez o gün indirmiş, ona karşı ördüğüm tüm duvarları yıkmıştım.

Dile kolay üç yılı aşk dolu geçirmiştik. Eskisi gibi içine kapanıp, insanlardan öekinmiyordum artık. Jun Hee babasının şirketinde başlamıştı işe, ben ise bir hastanede asistan doktor olarak çalışmaya başlamıştım.

Her şey sorunsuzdu ikimiz içinde, mükemmel bir ilişkimiz ve bizi seven arkadaşlarımız vardı. Ailemin eksik bıraktığı tarafımı onlarla tamamlamıştım.

Ama her şey hamileliğimle alt üst olmuş, bir bir yok olmuştu.

En sevdiklerim tarafından yere öyle bir çakılmıştım ki kendime gelmem çok zor olmuştu.

O günleri düşündükçe minik kızımın sağlıklı doğumuna şükrediyordum.

Namjoon'a her şeyi anlattıktan sonra kendimi odaya kapatmıştım. Sanki o günleri tekrardan yaşamış gibiydim, tüm yaşananlar gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçmişti.

Mia'ya sahip olduğum için çok şanslıydım, o mükemmel kokusunu içime çekmek başlı başına bir terapiydi benim için.

Kollarımın arasındaydı her zamanki gibi, saçlarımı parmaklarına dolamasın diye at kuyruğu yapmama rağmen her fırsatta ayaklanmaya çalışarak saçlarıma atlıyordu.
Ona izin vermediğimden dolayı yüzünü buruşturup huysuzluk ediyordu.

Yaklaşık bir saattir bu şekilde oyalanıyordum. Hava gittikçe kararıyordu, burada tembellik yapmamam gerektiğini kendime hatırlattıktan sonra ayaklandım.

Mia'nın çantasından pudra, bez ve ıslak mendil çıkarttıktan sonra tekrar yatağa yöneldim. Mia bana gülerek bakarken yanaklarına sulu öpüicükler bırakarak geri çekildim. Altını değiştirip, iyice temizledikten sonra mamaya batırdığı kıyafetlerini temizleriyle değiştirdim.

Yarım saat önce uyandığından tekrar uyuması imkansızdı. Mia'yı koluma alıp salona ilerlediğimde içeridekilerin bakışı bana döndü, gülümseyerek boş koltuğa geçtim.

give me love, rskHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin