❇ ❇
"Mia, hadi anneciğim bir kaşık daha." Hazırladığım meyveli bebek mamasını Mia'ya yedirmeye çalışıyordum ama biricik kızım ağzını açmıyor hatta minik parmaklarıyla kaşığı itiyordu. "Bak anneyi üzüyorsun ama..." Dediğimde gülmeye başladı. Bu halinden faydalanarak kaşığı ağzına koydum. Bana zorluk çıkarmadan mamasını yutmuştu. Bu haline gülerken yanaklarını öptüm.
"Aferin benim güzel kızıma, aferin." Dediğimde o da gülmeye beşlamıştı. İki kolunu havaya kaldırıp keyifle çığlık atmaya başladığında boş tabağı masaya bırakıp onu koluma aldım. Yanaklarını ard arda öpmeye başladığımda gülüyordu. Gülüşü içimi ısıtıyordu.
"Uyanmışsınız,." Annem odasından uykulu bir şekilde çıktığında ona döndüm.
"Günaydın, uyandırdık mı?" Dediğimde bir bana bir de Mia'ya baktı.
"Hayır canım, alarm kurmuştum o yüzden uyandım." Anladığımı belirtircesine başımı salladım.
"Benim çıkmam gerekiyor." dedim Mia'yı yürütecine koyup. "Kahvaltıyı hazırladım, Mia'nın karnını da doyurdum. Bugün bakıcıyla görüşmem var erken çıkmalıyım." Dediğimde yüzü düşmüştü.Gitmek istemediğini ve burada bizimle kalmak istediğini biliyordum ama elimden bir şey gelmiyordu. Gitmesi gerekiyordu.
Evine dönme zamanın geldi anne, özür dilerim.
" Dikkatli ol." Dedi, yanağıma öpücük bırakırken.
Gülümseyerek yanından geçerken "Tamaaam~" dedim 'a' yı uzatarak. Vestiyerden çantamı elime alıp siyah topuklu ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. "Akşama görüşürüz." Annem ve Mia'ya el sallayıp evden çıktım.Bugün eve erken gelmeyi planlıyordum. Annemin gitmesine yalnızca üç gün kalmıştı ve şu ana kadar birlikte doğru düzgün vakit geçirememiştik. Bunu telafi edemesemde gitmeden önce güzel bir gün geçirmek istiyordum onunla.
Aslında annemle aramız eskisi gibi değildi. Küçüklüğümden bu yana çok şey değişmişti. Eskiden her ne olursa olsun her şeyimi anneme anlatırdım ve o da bana tavsiye verirdi. Ama artık istesem de hiçbir şey anlatamıyordum ona.
Bazı geceler uyumadığını ve "Aileme ne oldu?" deyip ağladığını biliyordum. Suçlu hissediyordum bu yüzden. Aileme en büyük darbeyi ben vurmuştu. Bu halde olmalarının nedeni bendim.
Belki de bu yüzden ondan çekiniyordum. Benim yaptığım hatalar yüzünden bu hale gelmişti, onu üzüyordum.
Kırmızı ışığın yandığını görünce arabayı durdurup beklemeye başladım. Sıkıntıyla yeşil ışığın yanmasını beklerken çevreme göz gezdirdim. Bu saatlerde trafik bayağı yoğun oluyordu.
İleride küçük bir kafeyi gözüme kestirdiğimde aklıma direkt Lisa geldi. Sabahları bol köpüklü kahve içmeyi ve yanında da tarçınlı kurabiye yemeyi severdi. Kolumdaki saate baktığımda henüz vaktimin olduğunu gördüm. Gülerek direksiyonu kavradım. Bugünlük ona küçük bir sürpriz yapabilirdim.
Yeşil ışık yandığında arabayı kafeye doğru sürüp uygun bir yerde park ettim. Yanıma cüzdanımı alıp arabadan indim. Çok fazla vaktim yoktu bu yüzden acele etmeliydim.
Kafeye adımımı attığımda yoğun kahve kokusu burnuma doldu. Derin bir nefes alıp eşsiz kokuyu içime çektim. Taze kahve kokusu benim için her zaman vazgeçilmez olmuştu.
Saat henüz erken olduğu için kafede tek tük insan vardı, şanslıydım.
"Hoşgeldiniz." Çalışan kız neşeyle konuştuğunda istemsiz gülümsemeye başladım. Bu saate bu kadar enerjik olması takdir edilesiydi. Onun kadar neşeli olmasamda gülümseyerek cevap verdim. "Hoşbuldum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
give me love, rsk
FanfictionJeon Jungkook ve Roséanne Park, aşktan nasibini almış iki yabancıydı. 11052020 jjkxpcy -andrellashi