50

1K 99 75
                                    

Tüm hikayelerim arasında (kurgu olmayan hariç) en çok bölüme sahip olan açık ara farkla bu kitap. Yanımda olup bunu mümkün kılan herkese teşekkürler, sizi seviyorum. Ayrıca medyaya hikayenin şarkısını bıraktım, aslında bu bölüme öylesine eklemiştim ama epey uyduğunu farkettim. Neysem.
Keyifli okumalar :)


Robert arabanın kapısını açıp oturdu, tedirgindi ama yansıtmamaya çalıştı. "Daha uzun sürmesini beklerdim ama Martin acelesi olduğundan her şeyi kabul etti." Tebessümle sevgilisine baktı. "Artık eve gidebiliriz."

"Neden biraz yürümüyoruz?"

"Nedenini biliyorsun," Robert emniyet kemerini taktı araba çalışmıyor olsa bile. "Hadi gidelim."

"Jude ile ara sokakta sohbet edip sarılmanda sorun yok ama benimle normal bir yürüyüş yapacağında endişeleniyor musun?" Sesi her zamankinden çok daha farklıydı, Robert belki de ilk defa böyle duyuyordu onu. Tamda beklediği gibi saçma bir kavga yaşayacaklardı.
"İkisi aynı değil, " diye açıkladı. "Jude'la görüşmemiz film çekimleriyle açıklanabilir ama seninle öyle bir bahanemiz yok, sonrasında da garip muhabirlerden bir milyon tane soruya maruz kalmak istemiyorum."

"Ne olur ki?" Tamam, şimdi çok daha sinirli gibiydi. "Saçma birkaç soru duysan ne olur? Diğer her şeyle gayet iyi başa çıkıyor gibisin."

"Chris cidden bunu evde konuşmayı yeğlerim, lütfen  gidelim."

"Bende şimdi konuşmayı yeğlerim," Chris elini direksiyona vurdu. "Bana bir kere bile seni seviyorum demedin, başta bile benim duygularım sebebiyle başladık aramızdaki şeye. Seçimlerinden pişman olduğuna dair şüphelerim oluşmaya başladı."

"Ne zamandan beri? Jude'a sarıldığımı görünce mi yoksa telefonda iş konuşurken aşk yaşamaya başladığımızı kafanda kurarken mi?" Robert emniyet kemerini geri çıkardı çünkü yakın zamanda gitmeyecek gibilerdi. "Lanet paranoyak davranışların yüzünden arkadaşlarımla mesafeli olacak değilim Evans."

"Mesafeli olmak ayrı, dokunup durarak fazla samimi olmak ayrı. Bunun beni rahatsız edeceğini bile bile!"

"İyi ama neden?!" Robert'ta istemeyerek sesini yükseltti. "Ben hep böyleydim ve sende biliyorsun, sevgili olmamız karakterimi değiştiremez. Sevgilim olan sensin, ayrıca sevgi konusunu daha dün konuşmuştuk ve 'detaylı düşünüp mantıklı olduğumu' söylemiştin!"

"Çünkü seni buna zorlayamam," Chris gözlerini kendisine çevirdiğinde Robert mavilerde öfke kadar kırgınlıkta gördü. "Birini sevgiye zorlayamazsın, ya da gerçekten hissetmese dahi söylemesini isteyemezsin."

"Bunun önemi yok," dedi Robert. "Basit iki kelime sadece. Önemli olan anlaşmamız, Evans. Artık eve gidebilir miyiz?"

"Peki." Chris'in açısından sorunların çözülmediği belliydi ama en azından arabayı çalıştırmıştı.

"Teşekkürler."

"Ama yinede bilmeni istiyorum ki Jude Law ile fazla yakın olman rahatsız edici." Kısık sesle söyledi Chris, muhtemelen yeni bir kavganın başlangıcı olacağını bildiğinden. "Sen ne dersen de kıskançlıkta benim değiştiremeyeceğim bir özellik."

"Kenara çek." Robert kemerini tekrar çıkardı, arabanın aynı hızda gidip sevgilisinin duymazdan geldiğini anladığında yüksek sesle tekrarladı: "Kenara çek!"

"Robert, hadi ama. Çocukluğun zamanı değil."

"Çocukça davranan sensin Evans! Lanet olası takıntılı bir manyak gibi yıllardır tanıdığım dostumla sarılmamı ya da mesajlaşmamı yanlışa çekiyorsun. Arabayı durdur."

Chris sağa çekerek denileni uyduladı ve yan oturarak Robert'a döndü. "İşte, istediğin oldu." dedi ellerini havaya kaldırarak. "Ama lütfen mantıklı davranıp bunun üzerine konuşalım. Kıskanmakta haksız değilim, onunla çok yakınsın ve büyük ihtimalle biseksüel olduğunu yeni keşfediyorsun. Ona doğru çekilmen çok olası ve ufak bir hata yüzünden aramız açılsın istemiyorum."

Robert birkaç derin nefes aldı, sakinleşmesine pek yardımcı olmasa da. "İlk kez bir erkekle seks yaptım diye karşıma çıkan her yakışıklıyla öpüşüp yatacağımı falan mı sanıyorsun?" Elini kapıya götürdü ama kilitli olduğu için açılmadı. "Burda mantıksız düşünen tek kişi sensin Evans o yüzden bugün bir otelde kalacağım. Kapının kilidini aç."

"Hayır. Eve gidelim ve yine kendini odaya kapat istersen ama otele gitmiyorsun." Chris tekrar arabayı çalıştırdığında Robert yorum yapmadı. Bu saçmalıktan bıkmıştı, henüz yalnızca iki kez olsa dahi canını sıkıyordu.
Kıskançlık.
Robert bir oyuncuydu, belli bir çevresi ve bilinen bir karakteri vardı. Sırf Chris kendini güvensiz hissediyor diye değişip yeni biri olmayacaktı.

"Sorunları zamanla halledeceğimizi sen söyledin," dedi Chris. "En önemli sorunumuz bu, fazla samimiyet. Eğer senin açından rahatsız ediciyse üzgünüm ama elimde değil, istemsiz verilen bir tepki."

Robert yine konuşmadığında Chris küçük bir bakış attı yan tarafa. "Özür dilerim? Bana sinirli olduğun bariz ama yemin ederim Jude'la seni öyle görmek beni çok kötü etkiledi. Tekrarı olmasını istemiyorum."

Evin önüne gelene dek Robert ağzını hiç açmadı. Arabayı durdurup eline uzandı Chris. "Seni seviyorum Robert, hep sevdiğimden çok daha fazla."

"Peki." Robert hala gözlerine bakmamakta ısrarcıydı. "Artık yukarı çıkabilir miyiz?"

"Tamam." Chris arabanın kilidini açıp indiğinde Robert diğer tarafa doğru gidip bir otel bulmayı düşündü ama vazgeçti. Sorunlardan kaçarak kurtulma seçeneği pek akıllıca sayılmazdı. Sevgilisini takip ederek eve çıktı ve telefonuna gelen mesaj sesiyle sıçradı. Tam bir aptal gibi.
Mesaj Jude'dandı.

Hey! Unutursan ya da unutmuş gibi yapmaya çalışırsan diye hatırlatayım dedim. Akşam yemeği?

Robert kafasını duvara vurmak istedi çünkü ona hayır diyemezdi, demekte istemiyordu. Bir yandan da Chris vardı. Lanet olası Chris Evans.

"Dinle," diye başladı ama durumun berbatlığı göz önündeyken yeni bir tartışma çıkacağı kesindi. "Jude akşam yemeği yemek istiyor ve bende kabul edeceğim o yüzden lütfen bu konuda piçlik yapma olur mu? Söz veriyorum fazla dokunuş olmamasına gayret edeceğim, sadece senin için."

"Yemek mi?" Chris artık elindeki bardağı daha sıkı tutuyor gibiydi. "Yol boyunca bunu demek aklına gelmedi yani? Ya da sakinleşmemi bekledin."

"Aslında yemeği es geçmeyi düşünüyordum ama mesaj atmış ve hayır diyemem Chris, ben öyle biri değilim." Birkaç adımla sevgilisine yaklaştı. "Saçma bulsam dahi dediklerine saygı duyup elimden geleni yapacağım. Bu dediğim bile sana verdiğim değeri gösteriyor."

"Teşekkürler."

"Sana değer verdiğim için teşekkür etmene gerek yok," Robert istemsizce güldü. "Seçme şansım yoktu, kalbimin suçu."

Chris'de gülümsedi ve sorun çözülmüş gibiydi, en azından şimdilik. Robert rahatlamış bir nefes verdi boşluğa ve içinden Tanrı'ya şükretti.
Hemen ardından duyduğu cümleyse, maceranın yeni başladığını gösteriyordu.

"Aslında bende seninle gelebilirim."

who's the daddy? //downevans ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin