"Senin filminde güzeldi Robert," Jude masaya dirseklerini dayadı. "Gişede normal bir başarı yaptığını duydum ama bu oyunculuğunun mükemmelliğini değiştirmiyor. Muhtemelen her yaş kitlesine hitap etmediğinden öyle oldu."
"Bilmiyorum ama umarım sebep odur," diye itiraf etti Robert. "Sherlock Holmes'ta çok daha iyisini başarabileceğimize eminim gerçi."
"Holmes ve Watson'ın önünde kimse duramaz adamım."
Robert başıyla onaylayıp gülümsedi. Üzerindeki gerginliği hala atamasa da elinden geleni yapıyordu. Yemekler gelince herkes bir süre sessiz kaldı.
"Çekimler hangi şehirde yapılacak biliyor musun?" diye sordu Robert. İçten içe New York'tan uzak olmasını diliyordu çünkü Chris'in her gün sete geleceğinden emindi.
"Bilmiyorum ama Kanada tarafında olabilir, sessiz sakin bir yerde. Belki yine Houston'da olur, ev orda sonuçta."
"Ev film seti için lafı edilmeyecek bir detay."
"Haklısın."
"Senaryoyu ne zaman verecekler acaba?" Jude yine Robert'ın gözlerinin içine baktı. "Merak içindeyim, acaba Watson'la Sherlock'un ilk karşılaşmasını nasıl anlattılar?"
"Sarılma olmadığı kesin," Chris'e doğru küçük bir bakışla söyledi bunu Robert, rahat olmasını anlatmaya çalışarak çünkü oturuşu bile belli ediyordu duygularını. "Muhtemelen dizide olduğu gibi yumruklar falan olur, bu ikiliye uygun bir kavuşma şekli."
"Evet, BBC yapımı olan gerçekten muhteşemdi. Oyunculuklar efsane ve etkileyici, nerdeyse bizden daha iyi olduklarını söyleyeceğim."
"Dizide daha detaylı bir anlatım ve uzun süre imkanı var, bizimki film olduğu için kaybediyoruz."
"Haklısın," Jude kadehini eline aldı. "O zaman film sektörüne içelim."
"Film sektörüne," diye katıldı Chris, kadehini Jude'unkine biraz fazla güç kullanarak tokuştururken. Bu artık son noktaydı çünkü Robert devamında durumun daha da berbat hale geleceğinden emindi. Bu yüzden birkaç dakika bekleyip saate baktı.
"Evans, buluşmanı yine unutuyorsun. Saat 9 olmak üzere. Kızın yanına erken gidip güzel bir izlenim bırakmak istediğini söylüyordun, şimdi tam zamanı."
Chris öyle bir baktı ki, sanki bilinen tüm hakaretleri duymuş gibi. Jude ise her şeyden habersiz "Şanslı kız," diye yorum yaptı. "Böyle ince düşünüyorsan gerçekten değer veriyor olmalısın."
Chris mavilerini yanındaki adama çevirip "Evet," dedi. Yarım kalan kadehini bile umursamadan ayağa kalktı, "Belki de gereğinden çok değer veriyorum." diyerek masadan uzaklaştı.
Lanet olası Evans tüm o garip davranışlarıyla veda dahi etmeden gitmişti ve üstüne birde Robert'a laf sokma çabalarındaydı."O iyi mi?"
"Evet, sadece çok endişeli çünkü kızdan baya etkilenmiş. Çenesi bir türlü kapanmıyordu hatta, sen gelmeden küçük bir tartışma yaşadık bu yüzden." Robert inandırıcı şekilde açıkladı, biraz da olsa toparlıyordu.
"Anladım. Umarım gecesi güzel geçer o halde." Jude bunu gerçekten kastederek söylediğinde Robert kendisini öyle kötü hissetti ki. Arkadaşına böyle ardı ardına yalanlar söylemek zorunda kaldığı için.
Yemekler bitmiş ve kalkmak üzerelerken "Burdan sonra bowling oynamaya mı gitsek?" diye fikrini sordu Jude. Anlaşılan New York'ta başka tanıdığı yoktu, ya da çok sıkılmıştı.
"Bana uyar, kazanmayı sevdiğimi biliyorsun."
Robert eve gidip Chris'le karşılaşmaya hazır değildi zaten. İlk geldiğinde ondan aldığı anahtarla kendisi girip farklı bir odada uyumayı yeğlerdi, sevgilisi çoktan rüya alemine geçmişken.
Restorandan mümkün olduğunca dikkat çekmeyip tanınmamaya çalışarak çıktılar ve Jude'un arabasına geçtiler.
"Peki senin hayatın nasıl?" diye sordu Robert. "Hep benden ya da filmlerden konuşuyoruz."
"Gayet iyi, yalnızca filmler ve diğer her şey için evden uzak kalmayı sevmiyorum. Belki de emekli olmalıyım."
"Tam bir aşk adamısın Jude," şakayla karışık takıldı Robert. "Yinede emekli olmadan önce bizim çocukların hikayesini bitirmesini beklemelisin."
"Elbette." Jude arabayı çalıştırmadan telefonu eline aldı. "Bir saniye bekle eşime mesaj atayım. Uzun süre sessiz kalırsam sonrasında azarı yiyorum."
"Sorun değil." Robert'ta bu fırsatı kullanarak Chris'e mesaj attı. Bir süre daha Jude'la olacaklarını ve uyumak için onu beklememesi gerektiğini. Yanlış yerlere çekmemesi için sohbet arasında gerçekten bir sevgilisi olduğunu arkadaşına söylediğini ekledi Robert. Bugün fazlaca yalan söylemişti ama Chris'im gereksiz yere kendini kasıp kötü olmasını istemiyordu.
"Anlaşılan seninde rapor vermen gereken biri var," Jude güldü. Gerçekten bir sevgilisi olmasını istiyor gibiydi ve Robert'ta istediğini vermek için "Evet aslında var," dedi. "Ama bu konu hakkında başka bir şey söylemeyeceğim."
"Pekala, zamanla medyaya yansır zaten."
"Rüyanda görürsün."
Ardından bowling'e gittiler ve üç seferde de Robert kazandı, tuhaf dans hareketleriyle zaferini kutladı hatta. Bu Jude'un gülme krizine girmesine sebep olmuştu. Sonrasında bir bara gittiler, Robert içkiyi ve türevlerini bıraktığı için şarap aldı yalnızca. Aslında şarapta sarhoş edici özelliği olan bir içecekti ama Robert bağımlısı olmadığı için birkaç kadehle kendini durdurabiliyordu.
Jude'la nerdeyse her konuda ve birbirlerinin filmleri hakkında konuştular. Rahatlatıcıydı böyle uzun konuşmamak fakat eve gitme zamanı geldiğinde saat iki kırk beşti. Beklediğinden biraz daha geç.Taksiciye Chris'in evini tarif ederken yaşlı adamın kendisini tanımamasını umdu. Jude sarhoş olduğu için onu yakındaki bir otele yerleştirmişti.
Kapıyı açıp sessizce içeri girdi, mutfaktan tıkırtılar geldiğinde oraya yöneldi. Chris'ten kaçmak için geç gelmişti ama içinde küçük bir suçluluk duygusu da vardı o yüzden gidip sevgilisine sarılıp öpmeye ve sorunları düzeltmeye karar verdi.
Fakat mutfağa gittiğinde karşındaki görüntüyle diğer her şey buharlaşıp uçtu.Chris lanet olası Evans'ın mutfağında yarı çıplak bir kız vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
who's the daddy? //downevans ✔️
FanfictionChris Evans instagram hesabı açarak sosyal medyaya katılır fakat anlayamadığı çok şey vardır, 'daddy' ya da 'stony' gibi. Yarı-Texting