54

989 83 57
                                    


"Epey sağlammış," Chris sesli nefes alışverişleri cümlesiyle böldü. "Oldukça sert ve sarsıcı darbelere rağmen dayandı."

"Evet,"

"Sen iyi misin?"

"Tabiki iyiyim." Robert yere fırlatılmış baksırına uzanıp giydi, tamamen çıplak olmayı sevmiyordu. "Seninle yapılan seksten sonra aksi mümkün değil zaten. Sihirli parmakların ve mükemmel hareketlerin var."

"Sana karşı olan isteğimin sonuçları," dedi Chris, hala çıplak olarak yatarken. "Birde yıllarca içten içe seni hayal etmemin faydaları."

"Bunun için memnunum."

"Bende."

Robert gülümseyerek telefonunu aldı, artık sessiz modunda kullanmaya karar vermişti (en azından Chris varken) anlık bir tatsızlık çıkmaması için. Aramaları direkt görmezden gelip mesajlara baktı. Susan neler yaptığını soran bir mesaj atmıştı, çocukların resmini ekleyerek. Birkaç arkadaşı klasik mesajlardan atmıştı ve bir diğeri de Jude'dandı. Dün çok eğlendiğini ve buralarda olursa tekrarlamaları gerektiğini yazan bir mesaj yazmıştı.

Bende çok eğlendim,  demekle yetindi Robert. Çekimlerin yeri ya da zamanı net belli olduğunda haber verir misin?   diyede ekledi, böylece başka plan yapmakla ilgilenmediğini anlardı. Aslında gerçekten çok isterdi fakat Chris'in yine kendini kaybetmesini veya kıskançlık yapmasını istemiyordu. Hemde evden uzaktaydı birkaç gündür. Dikkat çekmeye başlayacaktı.

"Akşama bilet alsam iyi olacak," dedi Robert. "Yolculuğum ani ve gerekli havası vermiştim fakat daha fazla uzatamam."

Anında yüzü düşen Chris yatakta oturur pozisyona geçti, başı yere eğikti. "Peki," diye fısıldadı ama başka şeyler söylemek istediği barizdi.

"Birlikte olmak harika ama hep böyle olamaz, en azından hemen şimdi başlayamayız buna. Üzgünüm Chris."

"Hayır üzgün olma, sorun yok. Sadece sana alıştım, burda görmeye."

"Biliyorum." Robert yolculuk işlerini halleden asistanına bilet alması için mesaj attı, kendi adıyla kayda geçmeyecek şekilde. "Yakında yine ziyarete gelirim ya da sen gelirsin. Sherlock'un çekimleri için belkide yakın bir yer seçilir."

"Belki," Chris nefesini tutarak yanakların şişirdi, küçük bir çocuk gibi görünüyordu ve çok tatlıydı. "Robert biliyorum yine aceleci ya da takıntılı olduğumu düşüneceksin ama belki de medyaya açıklayabiliriz."

"Tanrı aşkına," Robert isyan edercesine yanıtladı. "Sevgiliyiz ve mutluyuz, bunu dünya bilse ne bilmese ne? Üstelik kafanda ne tasarlıyorsun bilmiyorum ama açıklama yapmak çözüm değil, aksine birçok farklı sorunla karşılaşmamız demek."

"Sen yanımda oldukça sorunlar umrumda değil."  Chris sessizce konuştu, sanki duygularının derinliğini anlatmaya çekinir gibi. "Sadece yakalanma korkusu olmadan veya bahanelere sığınmadan birlikte olabilmeyi istiyorum."

Robert sevgilisinin yanına oturup eliyle çenesini tutarak kendisine çevirdi. "Seni anlıyorum ve hakta veriyorum ama bu işler sandığın kadar basit ilerlemez güven bana."

"Peki."

Robert Chris'in ikna olmadığını ve hala içten içe kırgın olduğunu biliyordu ama elinden bir şey gelmezdi. "Giyinip çıkalım," diye başladı. "Biraz etrafta dolanır ve müzik falan dinleriz."

"Seni şimdiden özlemeye başladım,"

"Oyunbozanlık yapıyorsun ve bu adil değil,"
Sıkıca sarıldı sevgilisine, böyle anlarda zorlanıyordu. Gerçekten duygusal bir konuşma geçtiğinde ya da karşısındaki üzgün olduğunda. Hayat, her şey şakaya vurulduğunda çok daha kolaydı.

"Ama söylediğine göre bize karşı hep birileri olacak," Artık Chris'in sesi çatallı geliyordu. "Medya, hayranlar, tanıdıklar. Bizi birbirimizden uzaklaştırma ihtimallerinden korkuyorum, tüm bunları çok önemsiyor gibisin."

"Evet ama yapamayacaklar," Beklediğinden çok daha kendinden emin konuştu Robert. "Bu yüzden uzunca bir süre kendi içimizde yaşamamız gerektiğini söylüyorum. Canımız sıkıldıkça veya kötü yorumlar aldıkça ilişkimiz zedelenecek."

"Sanırım haklısın."

Chris hala geri çekilmediği için Robert'ta kollarıyla sevgilisini sarmaya devam etti. Tüm bunlar hala sıradışıydı ama kalbide ruhuda gittikçe ona alışıyordu.

Hazırlanıp çıktılar -açıkçası bir ara Chris o kadar hüzünlü duruyordu ki ağlayacak diye korktu Robert, çünkü ne yapması gerektiğini bilemezdi. Erkekler için ağlamak basit ya da öylesine bir şey değildi, nadiren ve genelde yalnızken yaşanan bir durumdu.


Evin önüne park edilmiş arabaya giderlerken ne Robert ne de Chris, bir kameranın kendilerini çektiğini farketmedi. Fazla yakın yürüyüşleri ve hatta arabaya bindiklerinde Chris'in sevgilisinin dudaklarına kondurduğu küçük öpücük bile, kayda alınmıştı.

who's the daddy? //downevans ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin