"Anne! Anne hadi Hyunah teyzeleri yemeğe çağıralım!"
Merdivenleri bitirip mutfağa koşarak girmiş, ortadaki adaya tutunarak zar zor dururken, bir şeyler doğrayan annemin yerinden sıçrayıp bana dönmesine sebep olmuştum.
"Jeon Jungkook! Bir daha bu mutfağa böyle girmeyeceksin! Ne yemeği hem ne oldu?"
Yoongi'nin dediği şeyden sonra gidip nazikçe Taehyung'u o kızın yanından almayı teklif etmiştim ama ona bile izin vermeyip tekken bir şey yap demişti ikisi de. Ben ise sinirle saçlarımı yola yola yukarıya çıkmış, zaten son olan dersle çantamı aldığım gibi evin yolunu tutmuştum.
Okuldan geleli bir saat falan oluyordu işte ve açıkçası düşünebildiğim en güzel fikir onları yemeğe çağırıp, aynı ortama girmemizi sağlamaktı ilk başta. Eh yemeğe gelince ailelerimizin yanında da bir şey belli etmemek için elbet bir şekilde bakardı yüzüme. Kimi kandırıyorum bakmazdı ama yine de aynı ortamda olurduk işte. Yanına otururdum yine bir gelişme kaydederdik. Bir de sanırım ailelerimiz yine kavga ettiğimizin farkındaydı, sadece önceden olduğu gibi görmezden gelip karışmamayı tercih ediyorlardı ve bu en iyisiydi.
"Sadece çağırsak olmaz mı, anne? Özledim hem onları."
Annem önündeki doğrama tahtasına bıçağı bırakıp bana döndü, tezgaha yaslanarak kollarını bağladı ve gözlerini kısarak baştan sona süzdü beni. İster istemez rahatsız olurken konuyu açmamasını diledim.
"Eline ne olduğunu hala söylemedin, hafta sonu odanı geç yatağından bile çıkmadın, bugün sabahta okula tek gidip erken geldin... Ne oldu yine Taehyung'la aranda?"
Nefesim soluk borumda tıkanıp kalırken onun gibi kıstığım gözlerimle gülümsemeye çalıştım. Ama sadece çalıştım işte. Çevremdeki herkesin zeki olmasına rağmen onlardan daha az zeki olmam beni birazcık üzüyordu.
"Hiç. Hiçbir şey olmadı. Hyunah teyzemi, Sejoo amcamı özlemiş olamaz mıyım? İlla Taehyung mu olmak zorunda her şey?"
İlla o olmalıymış gibi hissettiriyordu ama.
"Tamam. Madem çok özledin onları, çağıralım."
Gülümseyip birkaç saniyeliğine anneme elimle kalp gösterdim ve bu onun gülmesine sebep olurken yukarıya odama koşarak çıktım. Hızla aynanın karşısına geçip, gelince duşa girdiğim ve şu an kuruduğu için kıvırcıklaşan saçlarımı düzelttim.
Kıvırcık saçlarımı seviyordu sonuçta.
Derin bir nefes alıp her şeyin iyi olacağına dair kısa bir konuşma yaptım kendi kendime. Bu konuşma süresi boyuncaysa Taehyung'un kırmızı saçları için hazırladım kendimi. Uzaktan bile o kadar iyi gözüküyordu ki yakından görürsem kesin heyecandan bayılırdım, bu yüzden bir saat boyunca kırmızı kafa Taehyung'a kendimi hazırladım ve yaklaşık yarım saat Jimin'le konuşarak daha da cesaretlendim. Şimdi de yatağımda fotoğraflarıma bakıyordum zaman hızlı geçsin diye.
Garipti. Bir yandan zaman hızla geçsin bir an önce göreyim istiyordum, bir yandan da üzerime bile değmeyecek bakışları altında ezileceğimi bildiğim için zaman geçmesin istiyordum.
Ama kararım kesindi, her şeyi düzeltecektim, ne yolla olursa olsun hem de.
Çalan kapıyla yatıştırdığım tüm heyecan ve diğer duygular gün yüzüne çıkarken şaşkınca kendi kapıma bakmaktan başka bir şey yapamadım birkaç saniye. Ardından kuruyan aralık dudaklarımı kapatarak sertçe yutkundum ve dudaklarımı yalayıp hızla kalktım yatağımdan. Gelmişlerdi! O iğrenç geceden ve geride bıraktığımız iki günden sonra ilk kez yüz yüze gelecektik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let's Race? |taekook ✔️
FanfictionJeon Jungkook çocukluk arkadaşı Kim Taehyung'la okula gelen yeni kız için yarışa girmişti. • • • "Aynı kız için yarışırken nasıl birbirimize aşık olduk Jungkook?" Bilmiyordum. Ama tahminlerim vardı. Belki de sarhoşken beni öptüğün ve sana karşılık...