"Ya!.. Ya!"
Kolumu en sonunda Yoongi'nin ayrı bir aşığı olduğum güzel ellerinden kurtarıp bana dönmesini sağladım. Sinirli olan ben olmam gerekiyordu ama beyimiz benim yerime de garip bir şekilde fazla fazla sinirliydi. Ve o aptal dans pistinden beri sıkıca tuttuğu kolum acıyordu.
"Ne yaptığı sanıyorsun sen ha?! Ne hakla hiçbir şey demeden beni böyle çekiştirebilirsin?! Aptal!"
Kaşlarımı kaldırarak boş caddede yankı yapacak kadar bağırdığımda bakışları biraz yumuşamış, sıktığı yüzü gevşemiş yetmezmiş gibi de dudağının sağ kenarı minicik havalanmıştı. Kollarımı birbirine bağlayıp dudaklarımı büzdüm. Bir dakika bir dakika, tatlı mı bulmuştu beni o?
"Ne! Ne bakıyorsun öyle?! Konuşsana!"
Kaşlarımı kaldırıp bağırarak üstüne bir adım attığımda derin bir nefes alıp alt dudağını dişleri arasına aldı ve ellerini beline koyarken etrafı kolaçan edercesine bakışlarını gezdirdi.
Tekrar bana bakmaya başladığında dişlediği dudağını bıraktı, bakışlarım zar zor ince dudaklarından gözlerine tırmanırken hızla üstüme adım atmaya başladı. İrkilirken kollarımı açıp geriye bir adım attığımda belinde duran elleri hızla benim belimi sarmış, bedenimi kendi bedenine yasladığında şaşkınlıkla ona bakmama neden olmuştu.Arabasının yanında, turuncu sokak ışığının altında kolları arasında sıkışıp kalmıştım. Kalbim deli gibi atıyordu ve o son bir ayda yaşadığımız ani yakınlaşmalardan birine yenisi ekliyordu. Göğsüm hızlı nefeslerim arasında kalkıp inerken yer yer onun göğsüne değiyordu. Belimi saran kolları temasımızı fazlasıyla sağladığı için bacaklarımız birbirine dolanıyor, kemerinin baskısını ince beyaz tişörtümden dolayı karnımda çok rahat hissediyordum.
"Jimin-ah, kalbin, kalbin çok hızlı atıyor."
Mideme kramplar girerken alt dudağımı yaladım ve yutkunmaya çalıştım. Bakışları dudaklarıma kaydığında kendime geldim ve bir aydır olduğu gibi bu numaralara kanmamak için ellerimi omzuna koyup zorla yutkunarak ittirdim onu.
Gövdelerimiz birkaç saniyeliğine ayrıldı ama beni bırakmadı. Aksine kollarını daha da sıkarak ağırlığımı kendi üstüne aldı, yerlerimizi değiştirdi, bacaklarımız birbirine çarpışmasına rağmen düşmeme izin vermeden beni birkaç adım geri ilerletti ve sırtımı arabasına yasladı. Bu hızlı ve sert temasın acısını kolları engellese de araba biraz sarsılmıştı. Kolları acımıştı. Arabayla arasına sıkışmıştım ve yemin ederim bayılacak gibiydim.
Dudaklarımı birbirine bastırıp onun yüzünü süzmeye başladım. İçimi yakan sarı saçları alnını kapatmış, siyah gözleri utanmazca yüzümde geziniyor, kırmızı dudakları aşırı dikkatimi çekiyordu. Beyaz boynu, belirgin adem elması aklıma olmaması gereken şeyler getirirken V yaka bluzundan uzanıp teninde konaklayan kolyesine baktım.
Sadece bir kolye olmak istiyordum. Çok muydu?
"Gözlerime bak."
Boğuk sesiyle içim titrerken bu kadar değişmesi ne hissedeceğimi ne yapacağımı şaşırtıyordu. Dediğim gibi bana attığı yumruktan ve piyano odasında yaşadığımız andan sonra çok garipti aramızdakiler.
O akşam, hep beraber bara gittiğimizde saçları siyahtı ve biz birbirimizden en uzak köşeye oturmuş bir kere bile birbirimize bakmamıştık. En azından ben bakmamıştım ama sarhoş olmaya başladıkça birbirimize çekilmiş dip dibe oturur hale gelmiştik. Ben aptal aptal gülerek bir şeyler anlatmıştım, o da hiç sıkılmamış gibi pür dikkat gülümseyerek beni dinlemişti. Arabaya nasıl gittiğimi hatırlamıyorum, arabada Jungkook'un Taehyung'a sırnaşmasını ise biraz biraz hatırlıyordum sonrası yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let's Race? |taekook ✔️
FanficJeon Jungkook çocukluk arkadaşı Kim Taehyung'la okula gelen yeni kız için yarışa girmişti. • • • "Aynı kız için yarışırken nasıl birbirimize aşık olduk Jungkook?" Bilmiyordum. Ama tahminlerim vardı. Belki de sarhoşken beni öptüğün ve sana karşılık...