Size binlerce kişiye bulaşan Ölümcül Dans Hastalığı'ndan bahsetmiş miydim hiç?
Çok ilginç ve ürpertici bir hikaye... Doldur çayını da başlayalım!
Yıl 1518... Strazburg. Yaz ayları. Gelen şüpheli ölüm haberleri polis ekiplerini harekete geçiriyor. Güvenlik güçleri incemeleri yapıyorlar ancak ölüm nedenlerini bulamıyorlar. Bu durum ise halkın içinde değişik şekillerde yayılmaya başlıyor. Dedikodular dedikoduları doğuruyor. Doğaüstü sebeplerden kaynaklanmadığı fikirleri çoğalıyor. Bu da toplumda korku ve paniğe neden oluyor. Yine bu süreçte zengin, güzel ve genç bir kadının çılgınlar gibi dans etmeye başladığı bilgisi geliyor. Fakat uzmanların dikkatini çekmiyor. Sarhoş veya uyuşturucu etkisi olduğunu düşünüyorlar. Ancak kadının dansı öldüğünde son buluyor. Aynı bölgede farklı insanların da bu tarz bir dansa başlaması durumun daha çok gündeme gelmesine neden oluyor. Çünkü dinlenmeden dans eden bu insanların bazıları kalp krizi geçiriyor. Yorgunluk veya felç gibi sebeplerle de ölümler oluyordu.
Durum 400 kişiye ulaştığında dönemin bilim insanları konuyla istemeyerek de olsa ilgilenmeye başlıyorlar. Başlangıçta basit bir iş gibi görünen bu durum, salgın haline geldiği için özel önlemler almak zorunda kalıyorlar. Hastaları zorla durdurulmaya çalışılıyor ancak bireyler mücade, kendilerine zarar verme ve titreme gibi tepkiler veriyor. Fakat izin verdiklerinde ölümle sonuçlanıyor. Bir noktadan sonra günde yaklaşık 15 kişiyi öldüren salgın için çeşitli teşhisler konulmaya başlanıyor. Belirli bir süre müziğin yasaklanması sağlanıyor. Buna sebep olarak da uygulanan yöresel müziğin zihinde oluşturduğu etkinin kalıcı ve kontrolden çıkabileceği düşüncesi.
Müzisyenleri bu salgınla suçlayıp döven vatandaşlar bile oluyor. Daha sonra "sıcak kan" teşhisi konuluyor. Yani vücuttaki kanın çok ısındığı için, kişinin kendini soğutmak için uğraştığı ve vücut dengesi oluşturmaya çalıştığını iddia ediyorlar. İlginç olan ise ahşap bir ev inşa ederek bu insanları oraya kapatıp başkalarıyla temaslarını koparıyorlar ve "dans etmelerini" öneriyorlar. Maraton koşucularının bile bu kadar yoğun antrenmanlara dayanamayacağı bilinmesine rağmen böyle bir karar alınıyor ve hastalar ölüme itiliyor. Daha sonrasında ise ergot mantarlarının toksik ürünlerinden kaynaklanan gıda zehirlenmesinden ya da kitlesel psikojenik bir hastalıktan bahsedilse de net bir sonuca varamıyorlar.
Hatta bu hastalığın üzerine yıllar yıllar üzeri bir çok masal üretiliyor ki en popüleri Fareli Köyün Kavalcısı...
Öyle ki bu hikayeyi bilenler, dans eden birini gördüğünde DANS HASTALIĞI mı diye düşünür oluyor. Dans durana kadar kuşku ve şüphe...
Acaba dans mı ediyorlar, yoksa hastalandılar mı?
O zaman bu şarkı size gelsin ve dans başlasın!
------------
Paylaşmak güzeldir.
✍ Yorumlarını paylaşmayı unutma...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Senin Hikayen
Short Story"Bu Senin Hikayen" Belki bir değişim hikayesi seni başarıya sürükleyen. Belki bir kişi; her şeyi farklılaştıran. Belki de kötüye yolculuğun bileti... Kimi zaman eğlenceli, kimi zaman hüzün dolu. Ama hepsi bizden, hepsi bizi biz yapan hikayeler... Ba...